bodrum escortvip escort bayan izmirizmir olgun bayan escorthttps://www.turkcasino.net/http://www.milano2018.com/ http://www.elculturalsanmartin.org/kayseri escortfethiye escortankara escortgaziantep escortgaziantep escortantalya escort bayanmanavgat escort bayanmaltepe escortkurtköy escortataşehir escortkartal escortümraniye escortbostancı escortanadolu yakası escortşişli escortKadıköy EscortAtaşehir EscortAnadolu yakası escortBostancı escortŞirinevler Escort Bayanizmir escort bayanhttps://www.antalyakongresi.com/canlı casinoamplifeeder.comhttps://www.newstrendline.com/deneme bonusu veren siteler Sandıklıya Dair Herşey
Sandıklıya Dair Herşey

SANDIKLI

SANDIKLI’NIN COĞRAFİ KONUMU:

Afyon iline bağlı ilçe olan Sandıklı, Ege bölgesinin İç Batı Anadolu bölümünde, Antalya-Ankara karayolu üzerinde yer alır. İlçemiz, doğusundaki Kumalar dağı eteğinde kurulmuştur. Sandıklı, 29° 50′ – 30° 30′ Doğu meridyeni ile 38° 15′ – 38° 45′ Kuzey paralelleri arasındaki coğrafi konumda yer alır. Yüzölçümü ise 1036 km².dir. Topraklarını, doğuda aynı ilin Şuhut, Güneyde Kızılören ve Dinar, Denizli ilinin Çivril, Uşak ilinin Sivaslı, aynı ilin Hocalar, Kuzeyde ise Afyon’un Sincanlı ve merkez ilçeleri çevirir.

SANDIKLI’NIN DAĞLARI:

Sandıklı’nın dört bir yanı dağlarla çevrilidir. Kuzeyinde Ahır dağları, batısında Burkaz dağları, güneyinde Akdağ, doğusunda da Kumalar dağları bulunur.

Ahır Dağları: İlçenin Kuzey sınırını oluşturan bu dağlar üçüncü zamanın genç dağlarıdır. Sincanlı ve Sandıklı ilçeleri arasında uzanır. Uşak ilinin Banaz ilçeleri sınırlarını da kaplar. İki yüzü de çam ormanlıkları ile kaplıdır. En yüksek tepesi Tazlar ve Yağcı damları arasında olup 1981 metredir. Güney taraflarında devlethan köyü yakınında bol amyant damarlarına rastlanır. Ayrıca rezervi 10 bin ton civarında olan linyit kömürü damarları Afyon Karacaören köyü yakınlarındadır. Barındırdığı artezyen kaynakları çevre ovaları besler.

Burkaz Dağı: Akdağ’ın kuzuy batısına doğru uzanan dağ, Hocalar, Banaz ve Sivaslı ilçeleri arasında ve Küfü çayı ile Ahat suyu arasında yayılmış ormanlık bir dağdır. En yüksek yeri Burgaz (Burkaz) köyü yakınlarıdır ve 1990 metredir. Batı yüzü palamutluk olup, amyant damarları vardır.

Akdağ: Sandıklı, Kızılören, Dinar ve Çivril ilçeleri arasında bulunan Akdağ, ormanlık ve bölgenin en yüksek dağıdır. 2449 ve 2345 metre yükseklikte iki tepeyi ihtiva eden Akdağ’da Sorkun kasabası yakınlarında bakır madenine rastlanmıştır. Batıya Küfü çayı – Düzbel ve Duruca su yolu ile geçit verir. Güney yüzü dik, kuzey yüzü meyillidir. Kuzey yüzünde Kocayayla vardır. Kalkerin bol olduğu yerlerde antik mermer ocaklarına rastlanmıştır.

AKDAĞ’IN GÜZELLİKLERİ

İlçemizin güneydoğusunu kaplayan Akdağ, yaylası, ormanları, barındırdığı yabani hayvanları, mağarası ve kanyonuyla bir tabiat harikası olarak karşımıza çıkıyor. Zirvesi 2500 metre yükseklikte olan Akdağ, Orman Bakanlığının 29.06.2000 tarih ve MPG.MP.1.23. 03/270 sayılı Olurlarıyla “Tabiat Parkı” olarak tescil edilmiştir.

Akdağ’da bulunan Kocayayla, Kurtini mağarası, Tokalı Kanyonu ve yabani Yılkı Atları, geyikleri, yaban domuzları, kurtları ve diğer canlı türleriyle beraber görülmeye ve gezilmeye değer yerlerdir. Akdağ; sporu, heyecanı, macerayı ve doğayı sevenler için bulunması güç bir ortamdır.

AKDAĞ’A NASIL GİDİLİR?

Kocayayla ve Akdağ civarı Sandıklı ilçemize 35 km. mesafededir. Akdağ, Ankara-Antalya yolunun sağında kalan Hocalar ilçesi yoluyla 20. kilometredeki Sorkun kasabasına kadar asfalt yol ile ulaşımı kolay ender yerlerden biridir. Sorkun’dan itibaren stabilize orman yoluyla, meşe ormanlarıyla başlayan ve yükseldikçe çam ağaçlarının yoğunlaştığı virajlı yollardan 3 km sonra Çamoğlu köyünden geçilerek 1.600 m. yükseklikteki Kocayayla’ya ulaşılmaktadır. Sorkun-Kocayayla arası mesafe 13 km.dir. Kocayayla’dan Kurtini mağarasının bulunduğu yer olan Bökenin Yurdu 6 km sonra yer alıyor. Aynı bölgede Menteş (Oktur) mağarası da bulunmaktadır. Akdağ Tokalı Kanyonu ise Kocayayla’dan yaklaşık 9 km.lik bir yolculuktan sonra başlıyor.

KOCAYAYLA VE YILKI ATLARI

Sorkun’un çıkışında meşe ağaçlarıyla birlikte orman başlıyor. Orman Çamoğlu köyüne ulaşınca çam ağaçlarına bürünüyor. 13 km.lik orman yoluyla 1600 m. yükseklikteki Kocayayla’ya ulaşılıyor. Kocayayla, Karadeniz’in yaylalarını aratmayacak güzellikte. Kocayayla’daki düzlükte göze ilk çarpan Yılkı atları oluyor.

Bir zamanlar yöre halkının yaşlanan ve hizmetini tamamlayan ve dağa salınan atlar birbirleri ile çiftleşerek üremişler ve yabanileşmişler. Yılkı atları, 10-12 attan oluşan öğrekler (gruplar) halinde dolaşıyorlar. Her öğreğin bir lider atı var. Kocayayla’da yüzlerce Yılkı atı yaşıyor. Öğrekler halinde yaşıyorlar çünkü kışın zor şartlarında kendilerine saldırmak isteyen kurtlarla bu şekilde mücadele ediyorlar. Kışın yiyecek bulmak zor. Karın boyu metrelerce olabiliyor. Onlar burunlarıyla karı delerek altındaki ota ulaşıyorlar. Onların sığınakları çam ağaçlarından oluşan orman. Kışın kar yağdığında ağaçların altına sığınarak yaşamlarını sürdürüyorlar.

Kocayayla’daki yılkı atlarına 50 metre bile yaklaşmak mümkün değil. Biraz yaklaşmaya çalışıldığı zaman ürküyor ve gruplar halinde dört nala koşuyorlar. Ancak yılkı atları uzaktan seyredilebiliyorlar. Onları, Sorkun’dan yakalamak isteyenler olmuş ama nafile. Onlar özgür kalmaktan ve vahşi yaşamdan uzaklaşmaktan ödün vermiyorlar. Bu arada da halk arasında yılkı atları üzerine pek çok hikaye söylene gelmiş.

Kocayayla’da köylülerin yaz aylarında bıraktıkları sığır sürüleri, orman içinde gruplar halinde dolaşan geyik sürüleri göze çarpan canlılardan. Akdağ ve Kocayayla civarında çoğunluğu çam ağaçları, meşe, ardıç, orman kavağı, alıç, kızılcık, ceviz, kuşburnu gibi ağaçlar yer almaktadır. Yaban hayatı olarak geyik, yılkı atları, yaban domuzu, kurt, tilki, sansar, porsuk, sincap, tavşan gibi hayvanların yanında kartal, şahin, keklik gibi kuşlar da bulunmaktadır. Kocayayla civarında bol miktarda bulunan su kaynakları ve yemyeşil çimenler gözaşıcı güzelliktedir.

AKDAĞ TOKALI KANYONU

Bir akarsuyun kalkerli bir alanda oyarak oluşturduğu derin, darboğaza kanyon deniyor. Akdağ kanyonu bütün olarak 20 km.lik alana uzanıyor. 1600 m. rakımlı kanyon Çivril’in Gümüşsu (Homa) beldesinin 900 m. Rakımlı yerleşiminde sona ermektedir. Kanyonun 1200 metre uzunluğundaki kısmı bıçakla kesilmişçesine yüksekliği yer yer 200 m.yi bulan kaya kütlelerinden oluşuyor. En geniş yeri 4 metre en dar yeri ise 1,5 metre aralıktaki bu kayaların arasından akan derenin oluşturduğu Akdağ kanyonu ancak 7-8 saatte geçilebiliyor.

Akdağ’ın Sandıklı-Çivril sınırında yer alan kanyona Kocayayla’dan giriliyor ve Gümüşsu beldesinden çıkılıyor. Yöre halkı kanyonu “geçilemez” bildiği için geçmeye pek yanaşmamışlar. Onlara göre buradan hayvan bile geçemez. Tabii durum böyle olunca halk arasında şu rivayet söylenir olmuş. “Kanyonun en dar ve geçit vermez yerinde altın tokalı bir kapının ardında Romalılar döneminde altın saklanıyormuş. Altının miktarı kimine göre 30, kimine göre ise 40 ton. Ama tepeden otomobil büyüklüğünde bir kaya düşüp, alın tokalı kapıyı kapatmış. Kimse kanyona giremediği için definenin varlığı ya da yokluğu konusunda kimse bir şey söyleyemezken, altının miktarı her geçen gün artıyormuş.” İşte geçilemez bilinen bu kanyon 7 Kasım 1993’de 10 kişilik bir ekip tarafından ilk kez geçilmiş. Ondan sonra ise Turizm Bakanlığı yetkilileri kanyondan geçirilmişler ve kanyonun turizme açılması gündeme gelmiş.

Kocayayla çevresinden kaynaklanan sular bir araya gelerek Akçay’ı, Akdağ’ın Çivril yamaçlarındaki kaynaklardan gelen sular Karanlıkdere’yi oluşturmaktadır. Bu iki derenin birleştiği noktadan itibaren kanyon başlamak üzere. Bir vadide ilerleyen dere takip edilerek keyifli bir yürüyüşle kanyonun girişine ulaşılıyor. Kanyon girişine yaklaştıkça sarplaşan kayalar ve kartal yuvaları insanları bir bambaşka aleme götürüyor. Göbet adı verilen ve küçük bir gölcükten itibaren kayalar arasındaki dere yatağının en geniş yeri 4 metre civarında. Buna karşılık yan taraflarda bıçakla kesilmiş gibi yükselen 200 metreyi bulan yükseltileri manzaranın vahşiliğini anlatmak için yeterli. Bu bölgeden itibaren güneşi görmek derenin çizdiği mendereslere bağlı. Kanyonun kimi yerinde yürünür kimi yerinde tırmanılır. Bazen de 1,5 metreyi geçen serin sulardan yüzülerek geçilir. Kanyonun 1,5 metre genişliğindeki en dar yerinde gökyüzü görülmez olur. Çünkü 25 metre yükseklikte büyük bir kaya kütlesi yukarıdan düşerek kanyon arasına sıkışıp kalmıştır. En zor iş ise 25 metre yükseklikte yer alan bu kayanın altından yüzerek geçmektir. Bu dar geçitten sonra kayaların yükselişi yavaş yavaş azalır ve sonunda geniş vadilere dönüşerek Çivril ovasına ulaşılır. Dere yatağından yamaçlara tırmanıldığında ise Işıklı Gölü ve Gümüşsu kasabası görülür. Ve kanyon çıkışından sonra 2 saatlik bir yürüyüşle Gümüşsu’ya varılıyor.

AKDAĞ’IN TARİHİ YAPISI:

Akdağ, Romalılar döneminde yerleşim birimi olarak kullanılmıştır. Karakaya’da temel kalıntıları, lahit şeklindeki mezarlar ve buralardan çıkarılan paralar, Saraç’ta sur kalıntısı, Küfü’de kuyu, seren, zincir ve kova resmi olan taş anıt Roma döneminden izler taşımaktadır. Ayrıca bu gizemli bölgedeki yel ve su değirmenleri sizleri hayal alemine taşıyacaktır.

Kaynaklar:
1-Sandıklı Termal Gazetesi (Ağustos-1995)
2-Afyon’un Gizli Kalmış Doğa Harikaları (İbrahim Yüksel)

Kumalar Dağları: Sandıklı’nın doğu sınırını kaplayan dağ, kuzeyden güneye dağ silsileleri şeklinde uzanır. Kumalar dağının en yüksek tepesi 2250 m.yi bulan Göktepe’dir. Keçiborlu sınırına doğru kükürt damarlarına ihtiva ettiği için kuzey kısmına Kükürt dağı denmektedir.Kumalar dağının doğusunda bakır, güney kısmında krom çıkarılmaktadır. Üzerinde bir çok yaylalar vardır. Bunlardan 2000 m. yükseklikte Dadak ile 2300 m. yükseklikte Başören yaylaları önemlidir.

OVALARI:

İlçe ovaları genellikle düz alanlardır. Halk bu düzlüklere tarım ve hayvancılıkla uğraşır. Ahır ve Kumalar dağlarından Akdağ’a doğru ilçe toprakları yüksekliğini kaybeder. Örneğin; deniz seviyesinden 1070 m. yükseklikte olan ilçe merkezden güneybatıya gidilerek Ekinovada yükseklik 1050 m.ye, Alamescit’te 1010 m.ye, Karasandıklı’da 1006 m.ye, Dodurga’da 949 m.ye ve Saltık’da 930 m.ye düşer. Sandıklı ovasının iç kısmı biraz dalgalıdır. Sandıklı yöresinde başlıca 4 ova vardır. Bunlar; Kusura ovası 1090 m., Saltık ovası 930 m., Sandıklı ovası 1070 m. ve Karasandıklı ovası 1006 m. deniz seviyesinden yüksektedirler. Sandıklı ovasının ortasından Kûfi çayı geçer. Daha ileride Hamam çayı ve Beylik deresi ile birleşip, Dinar ovasını sulayarak Büyük Menderes sularına karışır.

DOĞAL BİTKİ ÖRTÜSÜ :

İklim koşulları içinde doğal bitki örtüsü de yüksekliğe bağlı olarak dağılmıştır. Az bir alana yayılmış olan orman örtüsü, ilçenin sınırlarını oluşturan dağların üzerini kaplamıştır. İlçede yaklaşık olarak 23500 hektar çam , 5000 hektarda meşelik orman bulunur. İğne Yapraklı Ağaç Türü olarak; karaçam, kızılçam, sarıçam ve akçam ile kokar ardıç, boz ardıç, Finike ardıcı ve bodur ardıcı bulunur. Yayvan yapraklı ağaç türü olarak; palmut, meşe, kızılağaç, karaağaç, akağaç, dişbudak, ve sığla ağacına rastlanmaktadır. Maki florası cinsinden kısa ağaçlara rastlanmaktadır.

Ovalar tamamıyla açıktır. Buralarda dikenli bitkiler görülür. Akarsuların kenarlarında söğüt ve kavak ağaçları görünür. Sandıklı’nın bitki örtüsü ormanlardır. Ormanların en büyük düşmanları dağ keçileridir. Yazın Kumalar yaylasına göç eden Yörüklerin sayısız keçi sürülerine sahip oldukları düşünülürse tehlikenin büyüklüğü anlaşılır. Son yıllarda ağaç dikimine önem verilerek ormanlar genişletilmeye başlanmıştır.

İKLİMİ:

Sandıklı ilçesinin sıcak ve oldukça kurak yazları, soğuk kışları ile dikkat çeken bir iklimi vardır. Bu iklimi oluşturan neden, Sandıklı’nın İç Batı Anadolu eşiğinde olmasıdır. Sandıklı, Ege ve Akdeniz’e olan uzaklığı ile karasal iklime sahiptir. Ortalama sıcaklık Ocak ayında -3, Temmuz ayında +23 derecedir.

İlçede poyraz, lodos ve batı rüzgarı hüküm sürer.
POYRAZ:Doğudan gelene halk poyraz der.Kuzeydoğudan esen yele de kurupoyraz der. Poyraz hasatta bulunan çiftçinin imdadına yetişir. Sebzelere zarar verir.
LODOS : İlçenin güneybatısından gelmektedir . Halk bu yele kabayel demektedir . Genellikle halk bu yeli sevmez. Buna ait halkın uydurmaları vardır: Kabayel, Poyraz’a demiş ki, “senin uğraşıp yaptığın sırça evleri ben hemen yok ettim”.
BATI RÜZGARI: Tamamen batı yönünden eser. Sıcaktır insanın nefesini güçlendirir. Toprağın nemini birden bire kaçırır. Halk bu yeli sevmez. Senede bir defa ya eser ya esmez. Halk bu yele Samyeli der.

JEOLOJİK YAPISI:

Genel olarak bölge toprakları tetkike değer bir bünye göstermektedir. Denizli bölgesinde dahil olmak üzere bu yöre Aristokles zamanından beri Katakekavmene-“yanmış memleket” adıyla anılmaktadır. Bunun sebebi bölgenin batı kısımlarındaki suların sinter yapıp toprak üzerinde kireçlerini bırakmalarıdır. Buna güzel bir örnek PAMUKKALE verilir.

Sandıklı bölgesinde 3 tip toprak görülür. Bunlar; alüvyon topraklar, kahverengi topraklar ve iç ve dış püskürük kayalar üzerindeki topraklar.

SANDIKLI TARİHİNE BİR BAKIŞ…

Anadolu’muz eski çağlardan beri pek çok devletlere ve uygarlıklara sahne olmuştur. Bu topraklar üzerinde kurulan yerleşim merkezlerinin ve uygarlık merkezlerini adedi hayli kalabalıktır. İşte Sandıklı bu uygarlık merkezlerinden birisidir.

SANDIKLI ADI NEREDEN GELİYOR?

Mahalli ve tarihi tetkiklere göre SANDIKLI isminin verilmesinde bazı rivayetler vardır:

Birincisi ilçenin coğrafi durumu itibariyle düz bir ovada, etrafı dağlarla çevrili ve kısmen çukur bir sahada kurulmuş olduğundan, bu durumun sandık manzarası göstermesinden dolayı SANDIKLI denildiği yolundadır.

İkincisi ise Hititler Sandıklı’ya SAMUKA adını vermişlerdi. O dilde bu kelimenin anlamı SANDUK imiş. Sonradan İonların istilasına uğramış Samuka da Mukaddes Sandık manasına gelen APAMİYAKİVATOS ismini almış.

Üçüncü rivayette ise Sandıklı, Selçuklu komutanlarında Emir Sanduk Bey tarafından 1072 yılında fethedildiği için Emir Sanduk’tan dolayı SANDIKLI denilmiştir.

SANDIKLI TARİHİ

Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden birisi olan Sandıklı’nın ilk kuruluşunun hangi çağlarda olduğu tespit edilememiştir.

Sandıklı’nın bilinen en eski tarihi bakır, tunç ve demir devri dönemlerine kadar gitmektedir. Bakır çağında M.Ö.2700-2000 yıllarında Sandıklı’ya 13 km. mesafede bulunan Kusura Kasabasında başşehri Kusura olan Etiler (Hitit) İmparatorluğunun mayası olan Kussar (Kursora) Krallığı hüküm sürmüştür.İngiltere Oxford Üniversitesi adına arkeolog Dr. Winifred Lamb tarafından 1935, 1936 ve 1937 yıllarında Kusura’da yapılan kazılarda, halen Afyon Arkeoloji Müzesinde sergilenen üç ayrı döneme Kalkolitik, Bakır Çağı ve Eti Çağlarına ait buluntular elde edilmiştir.

Hititlerden sonra bu bölgede Frigyalılar devletinin kurulduğunu görüyoruz. Prof.Dr. W.M. Ramsey’in 1890 yılında yazmış olduğu ” Küçük Asya’nın Tarihsel Coğrafyası ” isimli kitap da ; Sandıklı’nın “Pentapolis” adı altında Frigya arazisi içerisinde bulunduğu ve Pentapolis bölgesinde Otrus (Çorhisar), Bruzus (Karasandıklı), Eucarpeia (Emirhisar), Hierapoeis (Koçhisar) ve Stectorion (Menteş) adında 5 büyük şehrin olduğu ve bu şehirlerde merkezlerinde sikkeler basıldığını bilmekteyiz.

Sandıklı’nın Frigyalı’lar döneminde M.Ö. 1300-1400 yıllarında adı ” Apemie Kivatos” dur. Apemie Kivatos Aziz Minanın Sandukası demektir.

Frigyalıların Kimmarler tarafından yıkılmasıyla bu bölgede Lidyalıların egemenliğini görüyoruz. Bu dönemde Sandıklı hakkında fazla bir bilgi bulamıyoruz. Perslerin Anadolu’ya egemen olduğu yıllarda Sandıklı, kervanlarla ulaşım yapanların konaklama yeri olarak önem kazanmıştır.

Sandıklı MÖ.72 yılından MS.395 yılına kadar 470 yıl Romalıların egemenliğinde kalmıştır. Sandıklı MS.395 yılından 1072 yılına kadar Bizans yönetiminde kalmıştır.

1071 yılında Malazgirt Savaşını kazanan Sultan Alparslan’ın orduları Anadolu’da pek çok şehir, kasaba ve kaleyi ele geçirir. Emir Sanduk adında bir Bey Afyon ve civarını 1076 yılında fetheder ve 1115 yılında da Selçuklu Sultanı 1. Kılıç Aslan Afyon ve kalesini, Germiyanoğulları da Sandıklı havalesini kendi topraklarına dahil eder.

Rivayete göre, Germiyanoğullarından Sahibataoğulları, Sandıklı’nın Bizanslıların elinde bulunduğu bir zamanda tahmini 1115 yılında Bizans beylerinden birisinin düğününe katılır. Düğüne gidilir iken, hediye götürüldüğü süsü verilerek 40 deveye yüklenen 80 sandık içerisine 80 yiğit konulur. Herkes zevk-i alemde iken bu yiğitler sandıklarından çıkar ve ufak bir çarpışmadan sonra Sandıklı’yı fethederler. Bu nedenle de bu yere Sandıklı adı verilir.

2.nci Kılıç Aslan, 1018 yılında Çarı Bey ile başlayan ve Büyük Selçuklu Devletinin kuruluşundan Malazgirt savaşına kadar süren savaşlar sonunda ve 1176 yılında, Bizanslıları, Miryakefelon adı verilen ve Homa İlçesinden Kızılören Kasabasına doğru gelen Düzbel geçidinden sonra Sandıklı Ovasına kadar uzanan Durucasu Deresini de içine alan bölgede bozguna uğratarak Anadolu’da Türk hakimiyetini kesin olarak kurmuştur. Türk’ün Anadolu tarihinde İkinci Malazgirt Zaferi olarak bilinen bu savaştan sonra Sandıklı ve güney yöresine Uç Beyi olarak Emir Sungur, kuzey yöresine de (Sincanlı, Altıntaş, Kütahya) Uç Beyi olarak Emir Cafer görevlendirilmiştir.

Germiyanoğulları döneminde Kadim Höyük üzerine inşa edilen ve halen bir bölümü ayakta duran “Hisar Kalesi” nin mevcut kitabesinden anlaşıldığına göre; Kale, 1325 miladi yılında Germiyan sultanı olan Çelebi Hüsameddin Yakup bin Umur Bey tarafından, Mimar Çoban’a yaptırılmış olup, o dönem Sandıklı’sının “Bolluk ve bereket içerisinde bir kaza …” olduğundan bahsedilmektedir. Aynı dönemde, Alamescit Köyü ile Yavaşlar Kasabasında birer cami ile Sandıklı’da Küçük Hamam adı ile bilinen hamam ve Yeni (Keçi) Camii avlusundaki han yapılmıştır.

Günümüzden 110 sene kadar önce Sandıklı’yı ziyaret eden Şemsettin Sami Kamus-u Alem adlı kitabında Sandıklı’yı ” Bu kazanın 6515 nüfusu, 3 camisi, 4 medresesi, 3 tekkesi, 1 rüştiyesi, 1 iptida-i mektebi, birkaç mahalle mektebi, 1240 okuyucusu, 5 hanı, Şehli ( şimdiki Çivril ilçesi ), Geyikler ( şimdiki Dinar ilçesi ) ve Dazkır ( şimdiki Dazkırı ilçesi ) adlı üç nahiyesi, 215 köyü, cem’an 74 990 nüfusu vardır ” şeklinde anlatmaktadır.

1860 yılında Padişah Abdülmecit devrinde yeniden yapılan Osmanlı İdari Taksimatında, Hüdavendiğar (Bursa) Vilayetine bağlı bir kaza durumuna getirilen ve Şehli (şimdiki Çivril ilçesi), Geyikler (şimdiki Dinar ilçesi) ve Dazkır (şimdiki Dazkırı ilçesi) isimli üç nahiyesi ile 215 adet köyü olan Sandıklı, 1869 yılında belediye teşkilatı ile teşkilatlandırılmıştır.

Edip Ali Baki Bey’in yazdığı ” XVIII. Asırda Meçhul Halk Tarihi ” adlı kitapta, ” Sandıklı kaza meclisinin, vali ve mutasarrıfların ağır vergisi ile ilgili şikayetinden bahisle, o yılda ( ki miladi 1745 senesi ) şikayetin kabulü ile, verginin her taksitinden 25 kuruş tenzil edildiğini öğreniyoruz. Bu belgeden Sandıklı’nın 250 yıldan beri kaza merkezi olduğu meydana çıkmaktadır.

Sandıklı’nın Kurtuluş Savaşında önemli bir merkez olduğu, Osmanlı Ordusunun Beşinci Hassa Alayının kışlası olan ve ” Yanık Kışla ” (Halen Hükümet Konağı, Askerlik Şubesi, Jandarma Karakolu, Orman İdaresi ile Sümerbank’ın bulunduğu alan) olarak anılan askeri kışlanın, Yunan Ordusu tarafından Kurtuluş Savaşında yakılmış olması ile ortaya konulmaktadır.

Sandıklı’da ilk Yunan işgali ve geri alınması 08 Ağustos 1921 – 09 Ağustos 1921, ikinci Yunan işgali ve geri alınması 11 Ağustos 1921 – 12-13 Ağustos 1921, son işgal ve kurtuluş ise 07 Eylül 1921 – 12 Eylül 1921 tarihleridir.

Büyük Taarruzun ünlü komutanlarından Miralay Reşat Bey, vefatını takiben Sandıklı Şehir Mezarlığına defnedilerek adına anıt mezar yaptırılmıştır. Miralay Reşat beyin naaşı, tüm İstiklal Harbi şehitleri ve gazileri ile birlikte Ankara’da yaptırılan Devlet Mezarlığına kaldırılmış, ancak Sandıklı’daki anıt mezarı yerini korumuştur.

Atatürk 13 Mart 1930 tarihinde Antalya’dan Ankara’ya döner iken Sandıklı’ya uğramış ve Sandıklı’da bir müddet kalmıştır.

Sandıklı, Türkiye tarihinde adına ilk defa altın basılan bir kazadır (İstanbul dışında adına altın basılmış bir yer de yoktur). Bu altınların Sultan II. Mahmut döneminde (1808 yılında) basıldığı, “Osmanlı Altınları” adlı kitapta belirtilmektedir. Bu altınlar da üç ayrı tiptir: Bunlar;

1- Çifte Sandıklı Altını (870 ayar 3,40 gram)
2- Çeyrek Sandıklı Altını (870 ayar 1,70 gram)
3- 1/2 Sandıklı Altını (870 ayar 0,85 gram)

Bu altınlar halen günümüz Altın Borsasında işlem görmektedir.

Kurtuluş Savaşını takiben 1925 yılında kurulan Türk Hava Kurumunun o yılda ” Kendi Uçağını Kendin Al Kampanyası ” na en önde katılan Sandıklı, ilki 1926 yılında, diğeri de 1927 yılında olmak üzere ” Sandıklı Uçağı ” adı verilen uçaklarını Türk Hava Kurumuna hediye etmiştir. Türk Hava Kurumu da buna mukabil olarak bu uçakların maketini Sandıklı’ya teşekkür mahiyetinde göndermiştir.

1934 yılında kadınlarımıza münhasır seçme ve seçilme hakkı veren Yasanın yürürlüğe girmesini müteakip 1935 yılında yapılan ilk belediye başkan ve meclis üyeleri seçiminde, Sandıklı’da Cemile Yaman adlı bayan belediye meclis azası olarak belediye meclisine girmiştir

Sandıklı’da, 1934 ile 1935 yıllarında Afyon Karakuyu Tren Hattının yapımına başlanılmış ve Sandıklı Garından ilk tren 22 Ocak 1936 tarihinde geçmiştir. Sandıklı’dan geçen Afyon Karakuyu Tren Hattının 25 Mart 1936 tarihinde yapılan açılış törenlerine dönemin Başvekili (Başbakanı) İsmet İnönü ile Nafıa (Bayındırlık) Bakanı Afyonkarahisarlı Ali Çetinkaya katılmışlardır.

Sandıklı’nın ortasından geçen ve halen üzeri kapalı olan çayın kenarında yaklaşık 110 sene kadar önce 7 adet tabakhane bulunduğu ve bu tabakhanelerde Uşak, Afyonkarahisar, Isparta, Burdur ve Sandıklı civarından toplanan derilerin işlenip ihtiyaç fazlalarının yurt dışına ihraç edildiği bilinmektedir.

Sandıklı’da Osmanlı Bankası 1880 yılında, Ziraat Bankası da 1890 yılında açılmış ve 1885 yılında Ticaret Odası kurulmuştur.

Halen ilçe olan Dinar (Geyikler), Dazkırı, Sinan Paşa (Sincanlı), Kızılören ve Hocalar önceki yıllarda Sandıklı’ya bağlı birer nahiye iken sonraki yıllarda birer ilçe olmuşlardır.

SANDIKLI’NIN TARİHİ YERLERİ

KÜÇÜK HAMAM : Yeri, çay kenarı olarak bilinen yerde ve Belediye Binasının arkasında Hamam Önü Camii yanındadır. Hamam üzerinde bulunan ve bir kısmı kırılmış olan kitabede hamamın Germiyanoğulları Çağı 1. Döneminde yapıldığı belirtilmektedir. Bu hamam Germiyanoğullarında 18 yıl beylik yapan Umur beyin yaptırdığı hamam değildir. Umur beyin yaptırdığı hamam yeri ise, altı hamam üstü işhanı olacak şekilde Yeni Belediye İşhanının yani eski Barbaros İlkokul Binasının bulunduğu yerdir.

SORKUN HAMAMI: Sorkun Kasabası’ndaki bu hamamın yapılış tarihi bilinmemekle birlikte Osmanlı dönemine ait olduğu düşünülmektedir. Boyutları 6×6,5 metre olan hamamın soyunmalığından bir iz yoktur. hamamın köşelerinde, kapılarında ve dış duvarlarda kesme taş, aralarda ise moloz taş ve tuğla kullanılmıştır. Ilıklık ve sıcaklık böümünde yer alan duvarlarda Horasan Sıva üzerine süslemeler ve bezemeler yapılmış ve boyanmıştır. Sıcaklığın büyük bir bölümü tahrip olmuştur.

SANDIKLI KALESİ (HİSAR) : Kitabesi, Çavuş Camii önündeki Çavuş Çeşme üzerindeki kitabedir. Bu kitabede kalenin, Germiyan Büyük Sultanı Çelebi Yüce Emir’in talimatlarıi ile Hicri 725 yılında (miladi 1324) yılında Mimar Çoban’a yaptırıldığı belirtilmektedir. Kale halen, binlerce çam ağacı, yeşil alanı ve yollarıyla, ailelerin rahatlıkla oturabileceği bir mekan halindedir.

MEYDAN ANITI : Yeri, Sandıklı Askerlik Şubesinin önüdür. 1930 yılında yıkılmıştır. Birbiri ile güreş tutan ancak akşama kadar birbirini yenemeyen iki yiğidin güreş sonunda ölümleri üzerine anılarına dikilen anıttır.

YAKA MEZARLIĞI : Yeri, Muradin Camiinin üst tarafından Sandıklı Semt Pazarına doğru gidilen yolun üzerindeki yamaçlardır. Bu mezarlıklar, yerlerine binaların yapılması sebebiyle yok olmuştur.

HACI KÖYÜ : Yeri, eski Sandıklı Afyon Yolu üzerinde halen Sandıklı Zirai Donatım Kurumunun bulunduğu yerdir. Daha önce Sandıklı’nın ilk mezar yeri olduğu için Garipler Mezarlığı olarak bilinen bu yere, bilahare hacıların uğurlandığı yer olduğundan Hacı Köyü adı verilmiştir. Şimdi ise yerleşim alanı olmuştur.

ULU CAMİİ : İlk önce sıradan bir mescit olarak 1278 yılında yapılan bilahare minare ve minber konularak cami haline getirilen Ulu Camiinin onarımı sırasında iç kapının yan tarafına konulan kitabede ; Camiinin ünlü beylerden (sultanlardan) Bahaeddin Ömer Bin Alaeddin ( Alaaddin Keykubat’ın oğlu Ömer

Sultan) tarafından Naib’in kölesi mimar Aydemir’e yaptırılarak Hicri 780 senei Zilhicce ayının 6. ncı Cumartesi günü ( Miladi 1379 senesi Mart ayının 26. günü ) ibadete açıldığı yazılmaktadır. Germiyanlılara hizmet eden Alaeddin’in oğlu Bahaeddin Ömer Sandıklı’da su başı iken bu camii yapılmış, ara ara onarılmış ve eklemeler yapılmıştır.

Mevcut camiiye halkın yardımı ile bilahare eklenen minarenin giriş kapısı üzerindeki kitabede de; minarenin yapımına Hicri 933 (Miladi 1526 ) yılında Abdullah ve Hasan Oğlu Ali eliyle başlanıldığı yazılmaktadır. Aynı dönemlerde Ece Mahallesindeki Hamamönü Camii yanındaki Küçük Hamam ile Hüdai Kaplıcalarındaki Kükürtlü Havuzu da inşa edilmiştir.

HAMAM ÖNÜ CAMİİ : Kitabesi bulunamayan camii, mütevellisi Hacı Ariflerden Hacı Ahmet Efendi tarafından bildirildiğine göre 140 yıl önce yapılmış ve 85 yıl önce de tamir edilmiştir. Kerpiç ve bağdadi duvarlı Camiinin yegane özelliği ahşap tavanlı ve düz toprak damlı oluşudur. Hacı Arif Efendiler vakfından olan camii adını, önünde bulunan ve aynı vakfa ait olan hamamdan almaktadır. Merkez Hamamönü Camiinin yapılışı arşiv kayıtlarında Miladi 1340 olarak geçmektedir.

KEÇİ (YENİ) CAMİİ : Vakıf kayıtlarında “Şeyh Muslihittin Camii” adıyla kayıtlı olan bu camii Mehmet Bin Cafer ismindeki bir zat tarafından 1574 yılında yaptırılmıştır. İlk yapılldığında toprak damlı olduğu tahmin edilen camii 1766 yılında meydana gelen büyük depremle yıkılmış ve yeri 1841 yılına kadar pazar yeri olarak kullanılmıştır. 1841 yılında ahşap olarak yeniden yapılan camii, 1926 yılında halk tarafından yeniden yapılarak Yeni Camii adını almıştır. Camiinin adının keçeci (keçe) kelimesinden geldiği söylenmekte fakat Ulu (Büyük), Kiçi (Küçük) manasına geldiğinden camiimizin adı Keçi camii olarak anılmaktadır.

MURÂDİN CAMİİ : Mescid olarak yapılan bu yapının Murat bin Murat’ın yaptırdığı anlaşılmaktadır. Yapılış tarihi tespit edilememiştir. 1876 yılında Hacı Veli İbn-i Osman tarafından tamir ettirilen camii, Hamam Önü Camisi gibi dikdörtgen planda ve ahşap tavanlıdır. Hamam Önü Camiine göre daha basit ve sanat değeri olmayan bir yapıdır.

CEZAYİR CAMİİ : Cezayir’den 1850 yılından sonra göç edip Sandıklı’ya yerleşenler tarafından yapılmıştır. Camiinin yapımı için gereken para Cezayir’den Hasan Bin Ali tarafından gönderildiği için camiye Cezayir adı verilmiştir. Camii ibadete açıktır.

MESCİT CAMİİ (Malak Camii) : Halen ibadete açık olan Camiinin ön kısmında bir Kurban Bayramı namazı öncesinde hasımları tarafından 1900 yılında öldürülen adamın etinin manda-malak eti olarak halka dağıtıldığı ve bunun sonradan insan eti olduğunun anlaşıldığı rivayet edilmektedir. Bu nedenle Camiinin ön kısmı katil yeri olarak kabul edilmiş ve bu yer namaz kılınamaz yer olarak değerlendirildiğinden mevcut camii biraz geriden yapılmıştır.

HAVÂÎ MESCİDİ: Bu camiimiz kaitabesinde anlaşıldığına göre H.1291/M.1874 yılından önce yaptırılmıştır. Bu yılda toprak dam çatıya çevrilmiştir. Camii yanındaki medrese, H.1175/M.1761 yılından önce Hacı Ahmet Efendi tarafından inşa edildiğine göre, camii bu tarihten önce yapılmış olmalıdır. Mescit, H.1291-1308/M.1874-1890 yıllarında yıkılarak Havai Medresesi müderrislerinden Mehmet Emin Efendi tarafından yeniden yaptırılmıştır. Ayrıca burada bulunan medrese 41 odalı bir medreseydi.

DEDELER CAMİİ : Yeri, daha önce Kasap Hali olan ve yıkılıp yerine yeni bir Belediye İşhanı yapılmakta olan yerin karşısıdır. Bu yere giden yol bu nedenle “ Dedeler Camii Aralığı “ olarak anılmaktadır. Camii 1950 yılında önce yıkılmış olup yeri arsa halindedir.

KUBBELİ(ZEYNEP) CAMİİ: Ece Mahallesi’nde olan caminin kim tarafından ve ne zaman yaptırıldığı belli değildir. Mabedin mescit olarak Fatih ya da önceki dönemlerde yapıldığı anlaşılmaktadır. Zira Fatih zamanında, Hızır Fakih adında bir imamı bulunmaktadır. Daha sonra bunun evladından Hızır Fakih imam olmuş, 1575 yılında bunun da evladından Ömer Fakih imamlık yapmıştır. Mescidin, 1575 tarihli vakıf defterinde 1580 akçelik geliri olan bir vakfı kayıtlıdır. Bu vakıf, Sandıklı’da bulunan camii ve mescid vakıflarının en fazla gelire sahip olanıdır. Vakı gelirleri arsında dokuz dükkan, iki debbağhane, bir değirmen hisse ve arazi bulunmaktadır. Toprak damlı arazi zamanla harap olmuş ve 1957 yılında yıkılarak, kubbeli olarak yeniden yapılmıştır.

MÜSTECEP CAMİİ: Sığır Eyleği olarak ta bilinen camii 1966 yılında kesme taşlardan yeniden yapılarak harap vaziyetinden kurtarılmıştır.

ŞALOĞLU CAMİİ: Şükrü Bey Camii de denir. üzeri toprak dam iken 1951 senesinde kesme taşlarla yapılmış, üzeri kiremitle örtülmüştür. Küp kısmı taştan, üstüde tuğladan bir minaresi ce çeşmesi de bulunan caminin Şaloğlu sülalesinden Şükrü Bey tarafından yaptırıldığı rivayet edilmektedir.

TOPBAŞ (TOPEŞE) CAMİİ: Eskiden toprak bir dam ile örtülü iken 1955 senesinde beton olarak yeniden örülmüştür. Minaresi tipiktir.

YEŞİLDİREK CAMİİ: H.1213/M.1798-1799 senesinde ahşap, minaresiz olarak yapılmıştır. 1950 senesinde halk tarafından tamir ettirilmiştir.

ÇAVUŞ CAMİİ: H.1301/M.1883-1884 senesinde ahşap olarak yaptırılmış olup bitişiğinde tarihi bir Sandıklı Kalesinin tarihçesinin yer aldığı sütunlardan oluşan tarihi bir çeşme yer almaktadır.

Yunus Emre Camii:H.1310/M.1892-1893 senesinde yaptırılmış olup ahşap ve minaresizdir.

EMİRHİSAR KÖYÜ CAMİİ: Emir hisar köyünde olan caminin kitabesinden 737/1327 yılında Süleyban bin Karkın tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

ALACA MESCİT: Sandıklı’ya bağlı Ramazan Köyü’ndedir. 1575 tarihli defterinde Alaca Mescit için “Kadimü’l-eyyamdan Camidir” tabiri kullanılmıştır. Bu mescit, Selçuklu dönemi eserlerinden olmalıdır.

Tevhid-i Tedrisat ve tekkelerin kapatılması hakkındaki kanunların yürürlüğe girmesiyle beraber Sandıklı’nın tekke ve medreseleri arsa haline dönüştürülmüştür. Ulu, Havai ve Keçi Camiileri kadro dahilinde bırakılırken diğerleri II. Dünya Savaşı esnasında askeri eşyanın muhfazası için depo olarak ittihaz ettirilmiştir.

KALE KİTABESİ (1324): Sandıklı’nın Çavuş Çeşmesi üzerinde iki parçadan ibaret önemli bir kitabedir. Kitabe taşı uzun ve tek parça ise de sonradan kırılmıştır. Bu iki parçanın bir kısmı çeşmenin sağ tarafına diğer kısmı sol tarafına dikine konulmuştur. Önce kaleye ait iken sonradan buraya konmuş olan kitabenin yazısı sülüs olup iki satırdır. Kitabe iki taş birleştirildiğinde anlam bütünlüğüne kavuşmakta, bir kelime ise okunamaz durumdadır.

Kitabeden anlaşıldığına göre kaleyi Çeleb-i Azam lakabıyla anılan Germiyan Sultan zamanında tanınmış beylerden Hüsamettin Yakup Bin Umur bey 1324 yılında yaptırmıştır. Bu tarihte Germiyan Sultanı Yakub Bin Alişir idi.

Yakup Bin Alişir eldeki bilgilere göre 3. Alaattin Keykubat’ın beylerindendir. Germiyanğulları 2. Gıyaseddin Mesut zamanında Selçuklu’lulara karşı koyarak mücadele etmişler bazen de galip gelmişlerdir. Germiyanlılarda ilk müstakil emir Yakup Bin Alişir’dir. Alaşehir’i muhasara ettiği esnada Katalanlar’a mağlup olmuş ve Katalanlar tarihinde Germiyan Aliziras adı verilmiştir.

Bütün bunlardan hareketle kitabenin konuluş tarihi 1324 tarihinde kitabede ismi yazılmayarak Sultanü’l-Germiyaniye Çeleb-i Azam lakabıyla anılan kişi Yakup Bin Alişir’dir.

Kitabede adı geçen büyük Sultan Hüsamettin Yakup Bey, 1411 tarihli Kütahya’daki vakfiyesinden anlaşıldığına göre Umur Bey’un oğludur. Bu Vakfiyede Umur Bey’in Sandıklı’da mülkleri olduğunu da anlatılır.

TÜRBELER: Sandıklı’da 100’e yakın evliya ve yatır mevcuttur. Yalıncak Sultan (türbesi eski İtfaiye Müdürlüğü olan Sanjet yanındadır, Buradaki caddenin adı Yalıncak Caddesidir), Nasrettin Sultan (Sandıklı Muradin Külliyesinde kabri vardır), Hacim Sultan (Susuz köyünde ve Ali Çetinkaya İlköğretim Okulu yanında tekkesinin olduğu söylenir) Yunus Emre’nin müridlerindendir. Yunus Emre ve Tapduk Emre Türbeleri ise Yunus Emre mahallesinde yer alır. Diğer türbelerden bazıları şunlardır: Çömlek Baba, Hürmayi(Fermayı) Baba, İğdeli Dede, Karaca Ahmet Baba (Çolhisar Dede), Kırklar, Kudum Baba…

TARİHİ DEĞERLERİMİZ

SANDIKLI EVLİYALARI, YATIRLARI, TEKKE, MEDRESE VE OKULLARI:

YUNUS EMRE ve TAPDUK EMRE: Döneminin ünlü Türk Mutasavvıfı ve halk ozanı olan Yunus Emre’nin, bilahare Sandıklı’nın bir mahallesi haline getirilen Yunus Emre Mahallesinde (Çay Köy), iki ayrı yönden gelen daha sonra birleşerek vadi boyunca akıp Menderes nehrine ulaşan Sel Çayı ve Çanlı Dere olarak anılan iki çayın birleştiği yerde hocası Taptuk Emre ile birlikte yaşamış olduğu bilinmektedir. Halen bu çayın bir tarafında Yunus Emre’nin diğer tarafında da Taptuk Emre’nin kabirleri bulunmaktadır.

Yunus Emre ile aynı yıllarda Horasan’dan Anadolu’ya gelen Yalıncak Sultan ile Nurettin Sultan da Sandıklı’ya yerleşmişlerdir. Bu gün halen ziyaret edilmekte olan türbeleri ilk halleriyle ayakta durmaktadır.

Bu dönemde, Sandıklı’da Hacım Sultan ve Taptuk Emre dergahları ile eğitim ve öğretim kurumları olarak da, Havai Medresesi, Hadim Medresesi, Sülükzade Medresesi, Carancı Medresesi ve Geçi Camii Şerifi Medresesi meşhurdur.

CARANCININ MEDRESESİ : Muradin külliyesine yakın yerde ve çay kenarında iken yıkılmış ve yerine bina yapılmıştır. Yakın zamana kadar korunabilen çeşmesi de inşaatlar nedeniyle tamamen kaybolmuştur.

ÇAY MEKTEBİ : Şimdiki Sandıklı Ticaret Odasının bulunduğu yerdeki mekteptir. Bilahare bu mektep yıkılıp yerine dispanser yapılmış, dispanser yandıktan sonra da yerine şimdiki Sandıklı Ticaret Odası inşa edilmiştir.

HOCAZADE (HAVAİ) MEDRESESİ : Havai Camii sınırları içerisindeki iki katlı ahşap evin bulunduğu yer, medresenin bulunduğu yerdir. Medrese önünde bulunan çeşme halen ayaktadır. Havai Camii önündeki mezarlık ise Sandıklı’nın ilk mezar kalıntılarıdır.

SÜLEK HOCA (SÜLÜKZADE) MEDRESESİ : Yeri, Kaymakamlık Lojmanı olarak kullanılan evin bulunduğu yerdir. Medresenin çevresi çok büyük bir mezarlıktır. Bu mezarlığın bir kısmına Kaymakamlık Lojmanı yapılmıştır.

AHMEDİ FASİHİN MEDRESESİ : Yeri, Otel Tuğrul binasının bulunduğu yerdir.

EMİN EFENDİNİN MEDRESESİ : Yeri, şimdiki Belediye İtfaiye Teşkilatının bulunduğu yerdir. Daha önce bu yer, yine Belediye tarafından medrese yıkılarak Elektrik Santralı (Dinamo) olarak kullanılmıştır. Bu medresenin hocası keramet sahibi de olan zamanın en büyük bilginlerinden Emin Efendidir.

İLHAMİ KIZ MEKTEBİ : Cezayir Camiinin alt tarafında adı ile anılan dar bir sokak üzerindedir. İki katlı ve bahçeli olan ve 1940 yılında şahıs eline geçtiği için halen ev olarak kullanılan bu mektepte sadece kız öğrenciler eğitim ve öğretim görmüştür.

HACIM SULTAN TEKKESİ : Yeri, Ali Çetinkaya İlk Öğretim Okulunun bulunduğu yerdir. Tekke 1932 yılında yıkılarak yerine bu okul yapılmıştır.

KUBBELİ CAMİ KABULİ BABA : Yeri, Kubbeli Camiinin arka sağ penceresinin olduğu yerdir. Burada yatan kişi, Sandıklı’nın fethi sırasında şehit olan Kara Halil’in ordusundan ilk islam şehidi Kabuli Baba’dır.

BEYAZID-I BESTAMİ YATIRI : Yeri, Kubbeli Camiinin yakınında bulunan fırının bitişiğindedir. Burada yatan kişinin Beyazıd-ı Bestami olduğu söylenir.

KIRKLAR TEKKESİ : Yeri, Hıdırlık Tepesi denilen yerdedir. Dilek dileme, adak yeri olarak ziyaret edilir. Yatan kişi ile ilgili kesin bir bilgi temin edilememiştir.

YALINCAK YATIRI : Yeri, Belediye İtfaiye Teşkilatının bulunduğu yerdedir. Burada Horasan’dan Anadolu’ya gelen büyük bir velinin yattığı söylenir. Türbe, ilk yapılış şeklini korumuştur. Önündeki cadde bu isim ile yani Yalıncak Caddesi olarak anılır.

OMAREŞE YATIRI : Yeri, Yalıncak Yatırından Topeşe Camiine doğru gidildiğinde yolun sol tarafındadır. Çevresinde, burada yatan zatın aile fertleri yatmaktadır. Yatanın bir veli olduğu söylenmektedir.

MERYEM ANA YATIRI : Yeri, Hoca Fakih Camiine yakın bir evin bahçesindedir. Bilinen ilk kadın yatırdır. Çok mütevazi bir kadın olduğu söylenmektedir.

HALVALI DEDE : Yeri, Hisar Kalesinin arkasında Kızık Kasabasına giden yol üzerindedir. Yatanın kim olduğu bilinmemektedir.

FERMAYİ (ZIRINCIK) DEDE : Yeri, Hisar Kalesinden Topeşe Camiine doğru inen yolun sağ tarafındadır. ayrıca bu yatırın yanında Sarı Baba yatırı yer almaktadır. Ağlayan (zırlayan) bebek ve çocuklar buraya getirilir.

KUDÜM BABA: Yeri, Sandıklı’ya su veren su deposunun üst tarafındadır. Yatanın Anadolu’nun fethi sırasında şehit düşmüş bir eren olduğu söylenmektedir.

BABA KUZUSU : Yeri, Kudüm’ün biraz ilerisinde üst taraftadır. Yatanın, Anadolu’nun Türkleştirilmesi için gelen binlerce veliden biridir. Bu yatırın bulunduğu yerde Kanuni Sultan Süleyman’ın otağ kurduğu ve ordunun savaşa gider iken Soğulmaz Harmanı denilen yerde konakladığı rivayet edilmektedir.

ÇORHİSAR DEDE : Yeri, Hüdai Kaplıcaları ile Sandıklı’ya bağlı Koçhisar Köyü arasında geniş bir harman yeri içerisindedir. Burada yatanın, Şuhut İlçesine bağlı Mahmut Köyündeki türbede yatan kişi ile kardeş olduğu söylenmektedir.

MÜRVET DEDE : Yeri, Belediye Parkının P.T.T. Müdürlüğüne doğru olan kapısı üzerindedir. Yanında üç ayrı kabirin daha olduğu ve tümünün, çeşitli istimlakler sırasında ortadan kaldırıldığı söylenmektedir.

GÖKSU DEDE : Yeri, Sandıklı’ya bağlı Bekteş Köyü ile Dutağaç Köyünü birbirine bağlayan ve Göksu Dede Çeşmesi adı ile anılan çeşmenin yanındadır.

UYUŞAK DEDE : Yeri, Sandıklı’ya bağlı Karacaören Köyünün girişindedir.

NURETTİN SULTAN TÜRBESİ : Yeri, Muradım Camii avlusundadır. Leblebicilerin piri olduğu bilinmektedir. Türbe ilk yapılıştaki halini korumuştur.

ŞEYH HAMZA TÜRBESİ : Yeri, Muradım Camii yanındaki Nurettin Türbesi içerisindedir. Horasan erenlerinden olduğu ve Yunus Emre’ye hayranlığından dolayı hakkında şiirler yazdığı bir zattır. Musa Halife, Şemsettin Halife, Abdullah Halife de aynı türbede medfundur.

TEKKE ODASI : Yeri, Hacı Osman Çeşmesinin ilerisinde Sandıklı’ya bağlı Karacaören Köyü yolu üzerindedir. Ali El Rumi diye de anılır. Bahçesinde mezarlıklar bulunmaktadır. Halen mahalle sakinleri tarafından mescit oda olarak kullanılmaktadır. Odada bulunan yatırın kime ait olduğu bilinmemektedir.

SALTUK BABA: Saltuk köyünde metfundur.

MENTEŞ BABA: Menteş Kasabasında metfundur. Bedri Noyan, kendisine yurt verilmesi üzerine burada yaşadığını ve hakkında başka bilgi bulunmayan “Bektaşi azizlerinden birisi” olduğunu iddia etmektedir.

YUSUF DEDE: İlçemiz Sandıklıya bağlı Akin köyündedir. Yunus Emre, Sarı Selçuk ve Koçgazi Dede ile çağdaş bir Alperendir.

ŞEYH YAHŞİ: Mevlevi olup ilçemiz Şeyh Yahşi köyünde medfundur.

KARKIN BABA: Alamescid köyünde medfundur. Birde ilçemiz Karkın köyünde olduğu rivayet edilmektedir.

KOÇGAZİ DEDE: ilçemiz Koç Gazi köyünde medfundur. Yunus Emre, Sarı Selçuk ve Akin’de medfun olan Yusuf Dedeyle çağdaştır.

YUSUF DEDE: Akharım Kasabasında medfundur.

ABBASİ DEDE:İlçemiz Ballık Kasabasında Ballık dağında medfundur.

OKTUR BABA: Menteş dağında medfundur.

AĞIL ERİ BABA: Menteş dağında medfundur.

KARACA AHMED DEDE: Çorhisar köyünde medfundur.

KADINCIK ANA: Ballık Kasabasında Ballıkbaşı Pınarı yanında medfundur.

KARADAYI-ZADE İBRAHİM EFENDİ:Yalıncak Medresesi müderrislerindendir.

ÇAKALOZ-ZADE MUSTAFA EFENDİ: Yalıncak Medresesi müderrislerinden olup Sandıklı’ya pek çok eserler yaptırmıştır. Başlıca bunlar; Barbaros İlkokulu Binası, Çakaloz-zade çeşmesi.Çayköy yakınlarında yine kendi ismini taşıyan bir köprü ve kuyu tespit edilebilenlerdendir.

ŞEYH HASAN HAMDİ EFENDİ: Yalıncak Medresesi müderrislerinden olup Sandıklı’da müftülük yapmıştır. 1904 senesinde vefat etmiştir.

ŞAHİN-ZADE MEHMED EFENDİ: Yalıncak Medresesi Müderrislerinden olup 1 Nisan 1934 tarihınde ilçemiz Sandıklı’da vefat etmiştir.

MEHMET EMİN EFENDİ: Şeyh Hasan Hamdi Efendi gibi Sandıklı Müftülerinden olup 1931 senesi sonunda bu görevde iken vefat etmiştir

AHMET MUHTAR EFENDİ: 1906 senesinde icazet almış 1910 senesinde Sandıklı kazasına vaiz tayin edilmiş, babası Müftü Mehmet Emin efendinin ölümü üzerine yerine 1931 senesinde Sandıklı müftüsü olarak atanmış vefatına kadarda bu vazifesini sürdürmüştür,

İBİŞ-ZADE HACI AHMED EFENDİ: Hadim Medresesi ilk müderrislerindendir.

Keskin-zade Hacı Ahmed Efendi: Hadim medresesi ikinci müderrisidir.

SÜLEK-ZADE SÜLEYMAN EFENDİ: Uşak’ta icazet aldıktan sonra memleketi Sandıklı’ya gelerek adına ait bir medrese kurmuş ve ilk müderrisi olmuştur.

AKSEKİLİ MEHMED EFENDİ: Sülek-zade medresesinde ulum ameliye ve seniyye ile meşgul olmuş ve 1943 senesinde vefat etmiştir.

CARANCI ALİ EFENDİ: Carancı medresesinin hem banisi hemde ilk müderrisidir.

ECİT-ZADE MEHMED EFENDİ:Carancı Medresesi müderrislerinden olup, daha önce Hamamönü camisinde imamlık yapmıştır.

Sandıklı’da Belediye Teşkilatı 1869 Yılında Kurulmuştur. Bu tarihten itibaren;

 Söğütlü Mehmet Efendi
1926-1928
 Ahmet Güler
1928-1930
 Nuri Özer
(Nuri Ağa)
1931-1935
İbrahim Turan
(Hacı Şerifoğlu)
1936-1938

Ahmet Gevrek
1938-1950

Ahmet Bozkurt
(Boz Ahmad)
1950-1951

Mustafa Keskin
1952-1955

Süleyman Özen
(Heybelioğlu)
1956-1958

Mehmet Hatipoğlu
1958-1960

Cemal Manav
1962-1965

Nimet Özçiftçi
1965-1980

Osman Seyman
1984-1993

 

Murat Akşit
1993-1999

 

Mustafa Baştuğ
1999-2004

 

Mustafa Özpınar

2004-2009

 

İsmail Elibol

2009-2014

 mustafa-col

Mustafa Çöl

2014-…..

 

 

1869 – 1872    yılları arasında              İbrahim Ağa

1873 – 1874    yılları arasında              Hüseyin Efendi

1875 – 1876    yılları arasında              Memleket Tabibi Ali Efendi

1877 – 1878    yılları arasında              Hacı Hüseyin Efendi

1880 – 1884    yılları arasında              Gülşeni Hacı Mehmet Efendi

1884                yılında                        Halil Efendi

1885 – 1890    yılları arasında              Arif Efendi

1915 – 1923    yılları arasında              Astarlı Şeh, Koca Karagöz Hacı Ali

Cumhuriyetin İlanından Sonra :

1923 – 1924    yılları arasında              Turpoğlu İbrahim

1925 – 1928    yılları arasında              Söğütlü Mehmet Efendi,

1928 – 1930    yılları arasında              Ahmet GÜLER (Sarı Ahmetoğlu)

1931 – 1935    yılları arasında              Nuri ÖZER (Nuri Ağa)

1936 – 1938    yılları arasında              İbrahim TURAN (Hacı Şerifoğlu)

1938 – 1950    yılları arasında              Ahmet Gevrek Efendi

1950 – 1951    yılları arasında              Ahmet BOZKURT (Boz Ahmet)

1952 – 1955    yılları arasında              Mustafa KESKİN

1956 – 1958    yılları arasında              Süleyman ÖZEN (Heybelioğlu)

1958 – 1960    yılları arasında              Mehmet HATİPOĞLU

1960 – 1962    yılları arasında              Oğuz Yalçın DOKUZOĞUZ (Kaymakam)

1962 – 1965    yılları arasında              Cemal MANAV

1965 – 1980    yılları arasında              Nimet ÖZÇİFTÇİ

1980 – 1984    yılları arasında              Avni ELYORGUN (Kaymakam)

1984 – 1993    yılları arasında              Osman SEYMAN

1993 – 1999    yılları arasında              Murat AKŞİT

1999  -2004    yılları arasında              Mustafa BAŞTUĞ

2004 – 2009     yılları arasında            Mustafa ÖZPINAR

2009 – ………    yılları arasında            İsmail ELİBOL

görev yapmışlardır.

SANDIKLI’DA GÖREV YAPAN KAYMAKAMLAR:

Adı ve Soyadı                      Göreve Başlayış Tarihi     Görevden Ayrılış Tarihi

Yahya ÖMER                                     1929                            1939

A.Dündar ATAKAN                         14.12.1935                 19.12.1939

Talat BABAOĞLU                           19.12.1939                 15.07.1940

Şemsettin AKKAN                         19.08.1940                 22.10.1943

Lütfi KARAGÜN                             23.11.1943                 29.04.1946

Namık YILDIRIM                           02.11.1946                 05.10.1949

A.Rıza TARHAN                             05.10.1949                 27.06.1950

Basri ÖZPINAR                             26.08.1950                 07.05.1952

Adil Mutlu                                    09.06.1952                 05.01.1954

Fazıl TOSYALI                               23.01.1954                 13.07.1956

Şerafettin TARHAN                        30.07.1956                 10.12.1958

A.Şefik ERGİN                              23.12.1953                 18.07.1960

O.Yalçın DOKUZOĞLU                     30.07.1960                 17.05.1961

Bahaddin ABLUM                           31.05.1961                 02.12.1961

Cevdet BASIM                              04.09.1962                 04.08.1963

M.Recai TOSYALI                          12.08.1963                 02.04.1964

M.Necati UMURCA                         11.05.1964                 02.10.1965

M.Fikri YAVUZ                              30.09.1966                 10.01.1968

Mehmet TUNCER                           31.01.1968                 1968

A.Nuri KADIOĞLU                          18.12.1968                 15.06.1973

A.H.Sinan GÜVEN                          29.08.1974                 03.08.1976

Erol GÖKBERK                              03.08.1976                 03.07.1978

Mustafa AKYOL                             18.07.1978                 29.02.1980

Avni ELYORGUN                            15.04.1980                 21.07.1983

Erkan IŞILGAN                             08.09.1983                 11.09.1985

Haydar KESKİN                            11.11.1985                 16.07.1988

Osman GÜNEŞ                             07.09.1988                 15.01.1990

Mustafa KARABACAK                     27.08.1990                 26.09.1996

Sabit KAYA                                  23.09.1996                 02.09.1999

Niyazi CAN                                  08.09.1999             Halen devam ediyor

SANDIKLI’DA GÖREV YAPAN MÜFTÜLER:

ADI VE SOYADI  D. Yeri ve Tar.    ÖĞRENİMİ           GÖR. BAŞ.TAR.    GÖR. AYR.TAR

Ahmet ARISOY     Sandıklı-1283       Medrese İc.         01.04.1941          20.10.1950

Ahmet ÇELİKALAY Sandıklı-1294       Medrese İc.         17.12.1951          28.02.1950

Kadir SAMSUN     Şuhut-1336         Bilimtihan            01.09.1958          29.06.1960

Hasan ERDEMİR   Bulancak-1337     Bilimtihan            14.07.1960          27.01.1962

Burhan DURAN     Sandıklı-1934       Bilimtihan            27.01.1962          12.04.1963

Ali KÖKSAL          Emirdağ-1937      İ.Hatip Okulu       11.07.1963          13.05.1964

M.Hulusi İŞLER     Konya-1928         Bilimtihan            08.06.1964          20.06.1974

H.H. ŞAMBAYATLI Keçiborlu-1936     İ.Hatip Okulu       13.06.1974          01.11.1974

Hasan TAŞALTIN  Isparta-1949       İlahiyat Fakültesi  30.11.1976          26.04.1978

Osman ERGİN      Kadınhanı-1940    Y.İslam Ens.        30.11.1976          26.04.1978

Veysi PATIR         Mardin-1950        Y.İslam Ens.        07.11.1980          19.08.1985

Yunus DÜZGÜN    Feke-1956          Y.İslam Ens         02.09.1985          03.09.1985

Ömer KAY           Biga-1952           Y.İslam Ens.        17.02.1986          05.09.1988

Yahya POLAT       Kilis-1955            İslami İlimler F.    14.09.1988

SANDIKLILI ALİMLER:

ABDULHALİM MOLLA : Şeyh Nasuhi Efendinin oğlu olan Abdulhalim Molla Sandıklı’da doğmuş 17. yüzyılın ünlü yazarlarındandır. Tahsilini İstanbul’da tamamlamış Ayasofya Medresesinde öğretmenlik yapmış ve Şam Mollalığı görevini yürütmüştür. Zamanla devrinin en güçlü alimleri arasına girmiş, tefsir, fıkıh, mesani, beyan, nahiv, usul-ü fıkıh ilimlerinde ihtisas kazanmış ve bu konularda fevkalade eserler yazmıştır. Bu eserler uzun yıllar medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Şam’daki devlet görevinden İstanbul’a döndükten bir süre sonra 1678 yılında ölmüştür. Mezarı, Edirne Kapı Mezarlığındadır.

ŞEYH HASAN HAMDİ EFENDİ : Sandıklı Şeyhi namıyla tanınan Şeyh Hasan Efendi, hicri 1271 yılında Sandıklı’da doğmuş, Hacı Aşık Efendiden ilim öğrenmiş ve Nakşibendi Şeyhi Osman Zühtü Efendiden icazet almıştır. İlçemizdeki Yalıncak Medresesinde müderrislik ettiği sırada devrin padişahı II.Abdülhamid’e şikayet edilmiştir. 1305 (veya 1306) yılında Ramazan ayının başında Sandıklı’dan çıkarılarak Mudanya üzerinden İstanbul’a götürülmüştür. Ramazan sonuna kadar Beşiktaş’taki Şeyh Zafer Efendi Dergahında misafir edilen Şeyh Hasan efendi hakkındaki ihbarın asılsız olduğu anlaşılmış ve padişahla görüştürülmüştür. Padişah, Şeyh Hasan Efendiye nam ve ihsanda bulunmuş ve İstanbul Aksaray’da Dergah Sokak’ta bir bir ev tahsis etmiştir. Bu evde 17-18 yıl kalan Şeyh Hasan Efendi 1322 yılında vefat ederek Fatih Camii önündeki kabristana defnedilmiştir. Sandıklı’da nakşi şeyhiliği de yapan bu alim, Sandıklı’nın yetiştirdiği siyaset adamlarından Hasan Dinçer’in dedesidir.

ŞEYH EMİN EFENDİ : Şeyh Hasan Efendinin oğludur. Hicri 1295 yılında Sandıklı’da doğmuş ve babasından zahiri ve batıni ilimlerini okuyup icazet almıştır. 1920 yılında Yunan Komutanına “Zalim, vahşi Yunan“ diye bağırmıştır. 1937 yılında da vefat etmiştir.

RAMAZAN MAHFİ EFENDİ: 1542 de Sandıklı’da doğmuştur. Şair olduğu da bilinmektedir. Şiirlerinde “Mahfi” mahlasını kullanmıştır. ramazan Efendi önce din ve fen ilimlerini öğrendikten sonra, tasavvuf yoluna girdi. Evliya’dan Şeyh Kasım Çelebi hazretlerinin sohbetlerinde yetişip olgunlaştı ve icazet aldı. 1586 senesinde İstanbul’a geldi ve Kocamustafapaşa civarında Bezistani Hacı Hüsrev Bey’in yaptırdığı dergaha tayin edildi. Burada hak yolu bilgilerini öğrenmekle meşgul oldu. Çok talebe yetiştirdi. zamanın vezirlerinden Mahmut Paşa ramazan Efendiye bağlı olanlardan idi. Halveti tarikatının ileri gelenlerinden olan Ramazan Mahfi Efendi, bu tarikatın Ramazaniye kolunu kurmuştur. İstanbul’da 1616 yılında vefat eden Şeyh Ramazan Efendi, Kocamustafapaşa’da yer alan dergahının yakınında hazırlanan kabire defnedilmiştir. Bu alimin kabri ziyarete açıktır. Aşağıda Mahfi’den bir dörtlük yer almaktadır:
“Mahfi bugün iz gözleyüp
Girdi yola aşk gözleyüp
Aşıklara cem eyleyüp
Gitsün bugün hu hu deyu”

MEHMET EMİN EFENDİ: Sıbyan Mektebi muallimlerinden Abdullah Efendi’nin oğlu olan M.Emin Efendi R.1256/M.1840 yılında Sandıklı Çakır Mahallesinde doğmuştur. Uşak ve Karahisar medreselerinde okumuş ve Karahisar müftüsü Ahmet Muhtar Efendi’den icazet almıştır. Safer 1289 / Nisan-1873 tarihinde Şeyhülislamın menşuru ile Sandıklı Kazası müftülüğüne atanmıştır. Recep-1305 te Bursa Müderrisliğine verilmiş, sonra yine eski görevine dönmüştür. Kendisinin son devir Osmanlı uleması arasında çok önemli bir yeri vardır.

ŞAİRLERİMİZ:

ŞEYH HAMZA: 18.yüzyılda yaşamıştır ve memleketin sayılı şairlerindendir.Şeyh Hamza, Nurettin Sultanın ahfadındandır.Gerek Nurettin Sultan gerekse Şeyh Hamza’nın Sandıklı Leblebiciler Loncası’nin piri oldukları kabul edilmektedir. Şeyh Hamza’nın asırlar öncesinden Sandıklı’yı tasvir eden uzun manzumeleri vardır. Sandıklı’yı anlatan bir manzumesinde (1758’de yazmıştır) Yunus Emre ve Tabduk Emre’nin mezarlarının İlçemiz Çayköyü’nde (şimdiki Yunus Emre Mahallesinde) olduğunu belirtmiştir. Şeyh Hamza, Muradin Türbesi’nin önündeki kabirde yatmaktadır.

ŞEYH SAFA: İlmi tasavvufa aşina olan Şeyh Safa, yazdığı manzumelerle halk arasında geniş bir yer bulmuştur. H.1174/M.1760-1761 senesinde vefat etmiştir.

ŞAİR MEHMET FİKRET: Birinci Dünya Savaşı sırasında ölmüştür. Mezarı hakkında fazla bir bilgi yoktur.

MEHMET EMİN ÇAKIROĞLU: Sandıklı’da doğmuştur. İlçe eşrafından Çakalzade’lerdendir. Babasını küçük yaşta kaybetmiştir. Tahsilini Darüşşafaka’da yapmıştır. Çeşitli devlet memurluklarında bulunduktan sonra P.T.T Müdürlüğünden emekli olmuştur. Mehmet Emin Çakıroğlu, Fransızca bilir, zeki iyi karakterli çevresi tarafından sevilen bir kişidir. Şiirlerlerinde NAMİ mahlasını kullanan Çakıroğlu’nun basılı bir eseri olmamasına rağmen, yazdığı şiirlerle çevresinde ün yapmış ve şiirleri bir çok sanat dergilerinde yayınlanmıştır. Ayrıca bazı şiirleri bestelenmiştir..

SANDIKLILI FİKRİ: Sandıklı’nın Ece mahallesi eşrafından Müminzadeler’dendir. Asıl adı “Mehmet”tir. Şiirlerinde “Fikri” mahlasını kullandığı için bu adla ün yapmıştır.Fikri 1844 yılında Sandıklı’da doğdu. 1876 yılında Yedek Subay olarak “Pelevne Savaşı”na katıldı.Bozgundan sonra kaçarak İstanbul’a geldi ve bir süre “Acem Han”da kaldı. Daha sonra Dinar’da öğretmenlik yaptı. Tarikata katıldı. Bundan sonrada divanını yazmaya başladı. Alfabe sırasıyla yazmış olduğu divanın Dinar’da “Emeksizoğlu Hasan Efendi”de olduğu söylenmektedir. Bu zat divanı bastırmamıştır, şairinin el yazısı ile muntazam bir şekilde yazdığı müsvettelerin ne olduğu ise bilinmemektedir. Sandıklılı Fikri, şiirlerini Yunus’tan aldığı ilhamla yazmıştır. Duyguları ilahidir.. En önemli özelliği ise, şiirlerinde “Afyon’a has kelimeler” kullanmasıdır. Şiirlerini aruz ve hece vezniyle yazmıştır. 1904 yılında Dinar’da vefat etmiştir.

HATTATLARIMIZ:
-Çakal Zade Hüseyin
-Katip Zade Halil
-Veysel Zade Hacı Mustafa
-Arap Hafız Oğlu Mehmet
-Edip Ali Zade Hacı Ahmed
-Kalender Zade Halil

SANDIKLI KADILARI:
-Mustafa Efendi (Aralık 1651-Ocak 1652)
-Fazullah Efendi (1650)
-Hamza Efendi Oğlu Mehmed Efendi (Hicri 1668, Miladi 1657-58)
-Mehmet Efendi 1667-69)
-Ali Efendi (1674-75)
….

MİLLETVEKİLLERİMİZ:

SANDIKLI GELENEKLERİ:

Görgü ve eğitim yoluyla kuşaktan kuşağa geçen ve zaman içinde genel olarak kabul edilip topluluk üyeleri arasında ortak ve sağlam bağların meydana gelmesine neden olan düşünceler , öğretiler , alışkanlıklar ve inançlar bütünü olan gelenek , Sandıklı halkında da çok değişik yönleriyle hâlâ devam etmektedir. Süregelen geleneklerden belli başlı olanları sayarsak ;
1- Ramazan ayı ve davetleri
2- Arife günü kabir ziyareti
3- Bayram ziyaretleri
4- Bayram davetleri
5- Doğum
6- Diş duzlaması
7- Sünnet düğünü
8- Gelin cumasıdır.

Şimdi bu geleneklerimizi tek tek inceleyelim.

1-RAMAZAN AYI VE DAVETLERİ : Ramazan ayında Sandıklı çok hareketli günler geçirir. Çoluk ÇOCUK genç , yaşlı ve esnafıyla iftara kadar çeşitli hazırlıklar ve alışverişler yapılır. Bu hazırlıkların başında çarşıdaki zevkle yapılan alışverişler gelir. Fırınlarda pide kuyrukları, manavlar ve seyyar arabalarda yeşillik ve sebze, kasaplardan kebaplık kıyma ve et, ayrıca bakkallardan iftar ve sahur için yapılan alışverişler çok hareketli ve renkli geçer. Bu alışverişlerle ilgili bir anıyı hatırlatırsak esnafımızın birisi iftarla ilgili alışverişini öğleden önce erkenden yapmış, bitirmiş. Akşam üstü bakmış iftar için herkes alışveriş edip evine yiyecek bir şeyler alıyor.esnafımızda iftarlık ve sahurluk lazım olan öğleden önce aldığı için tutmuş 3 tane at kırbacı almış evinin yolunu, karşısından gelen komşusu at kırbaçlarını görünce “komşum senin ne atın var nede araban bu at kırbaçlarını ne yapacaksın” diye sorunca, şöyle cevap almış; “ne yapayım baktım herkes bir şeyler alıyor bende duramadım, at kırbacı aldım” der. Buda gösteriyor ki herkes iftardan önce mutlaka evine bir şeyler alıp öyle gider. Ramazanda iftar ve sahur yemekleri ailelerin ve komşuların birlik ve beraberliğini güçlendiren, yaklaştıran en güzel anlardır. Komşular , akrabalar ve arkadaşlar arasında karşılıklı iftar davetleri yapılır. Ramazanda gelinle damat kız evine belirli zamanlarda iftar davetlerine gider. Aynı şekilde oğlan evi de, kız evini iftar davetine çağırır. Bu iftar yemekleri ailelerin birlik ve beraberliği güçlendirir, yaklaştırır. Ramazan ayının bir diğer güzelliği teravih namazları çoluk, çocuk ve yaşlı tüm Sandıklı halkının Camileri doldurduğu ve cami çıkışlarında kahvelerin dolup taştığı, çayların içildiği ve doyumsuz sohbetlerin yapıldığı çok önemli bir aydır.

2-ARİFE GÜNÜ KABİR ZİYARETİ : Ramazan ve kurban bayramlarından önce arife günü Sandıklı’da kabir ziyaretleri yapılır. İkindi namazında bütün camiler dolar taşar. İkindi namazı kılındıktan sonra cami çıkışı taksi, otobüs ve kamyonlarla genç yaşlı tüm Sandıklılılar akın akın kabir ziyareti yaparlar. Şehir mezarlığına gidenler yakın akraba ve arkadaşlarının mezarlarını tek tek ziyaret ederek çeşitli dualar okurlar. Bu gelenek yıllardır azalmadan, çoğalarak devam etmektedir.

3-BAYRAM ZİYARETLERİ: Dini bayramlarımızdan, Ramazan ve Kurban bayramında, bayram yemekleri yapılır. Yemeklerden başka çeşitli tatlılar (kadayıf, ekmek kadayıfı, baklava, sütlaç vb.) yapılır. Köylerde ise bayram ekmeği denilen hazırlık yapılır. Bayram namazı kılındıktan sonra evlerde kahvaltılar edilir. Daha sonra aile arasındaki bayramlaşmanın ardından, akrabalar ve komşular arasında bayram ziyareti ve bayramlaşma bayramın bütün günlerinde davet eder. Ayrıca bayramın 1. veya 2. günü damat, gelini kız evine bayramlaşmak için bayram ziyareti yaparlar. Sandıklı’nın köylerinde ise bayram namazından sonra köy odalarında bayram ekmeği yenir ve bayramlaşma yapılır. Bayramın bütün günlerinde gündüz yapılan bayram ziyaretleri akşamlarında da devam eder. Çocuklar, gençler ve orta yaşlılar bayram ziyaretlerini yaparken, evin yaşlı kadın ve erkekleri bir yere gitmezler. Kendilerim ziyarete gelenleri beklerler, onlara çeşitli hediyeler (para, şeker vb.) verirler. Bayram ziyaretleri Sandıklımızın en köklü geleneklerindendir.

4-BAYRAM DAVETLERİ: Ramazan ve Kurban bayramının ilk günü sabahleyin gelinle damat kız evinde bayramlaşmak için giderler. Bir müddet kız evinde kaldıktan sonra oradan ayrılırken akşam yemeğe davet edilirler. Kız evinde akşamki bayram davetine gelin, damat, annesi babası ve tüm kardeşleri katılırlar. Bayram daveti iki ailenin birbiriyle kaynaşması ve yakınlaşmasını açısından çok önemlidir. Bu davetler iki ailenin durumuna göre bayramın diğer günlerine de alınabilmektedir. Bayram daveti Sandıklı köylerinde yıllardır devam eden çok yaygın bir gelenektir.

5-DOĞUM: Genç çiftlerin evlenmesinden belli bir süre geçtikten sonra her iki ailede bir doğum heyecanı başlar. Doğacak çocuğun kız mı yoksa erkek mi olacağı ve ne isim verileceği konusu iki aileyi de uzunca bir süre meşgul eder. Doğumdan önce gelin ve ailesi doğacak bebek için yoğun hazırlıklara girerler. Çocuk doğduktan sonra kız evi, doğum yapan kızlarına hediye olarak bir bilezik veya hediye alırlar. Kız evi damatlarına iç çamaşırı, gömlek, kazak, mendil, kravat ve çorap; ayrıca damadın anne ve babası ve kardeşlerine de uygun hediye alırlar. Çocuk doğunca kızın annesi eve pelte çorba götürür. Daha sonra oğlan evi çocuğun kırkı çıkmadan belirlenen uygun bir günde kız evini ve yakın akrabalarını ayrıca kendi yakınlarını doğduya çağırırlar. Kız evi hazırlamış olduğu eşyaları, bebeğin karyolasını ve yatak takımını sabah götürürler. Öğleden sonra da davetliler gelince çeşitli yemekler ve kuru yemişler yenir. Kız evininden gelenler bebeğe 2 kilo şeker üzerine de çember, talet, havlu, kazak, zıbın veya küçük altın koyarlar. Bazı aileler eğlence düzenlerken bazıları da mevlit okuturlar.

6-DİŞ DUZLAMA(DUZLAMA) : Bebeğin ilk dişi çıktığı zaman düzenlenen törendir. Bebeğin ilk dişini gören kim olursa bebeğe giyecek elbise alır. Diş duzlaması oğlan evi tarafından buğday, nohut, fasulye (kuru), fındık, fıstık gibi çerezlerin ilave edilmesiyle yapılarak, komşulara ve yakın akrabalara dağıtılır. Diş duzlaması Sandıklı’nın en eski geleneklerindendir.

7-SÜNNET DÜĞÜNÜ : Sandıklı’da sünnet düğünleri, evlilik düğünleri gibi renkli ve güzel olur. Bir hafta önceden hazırlıklara başlanır. Sünnet çocuğunun karyolası hazırlanır ve sünnet elbisesi alınır.Yakın akraba ve komşulara davetiye dağıtılır veya haber verilir. Sünnet düğününden bir gün önce akşam olunca kına gecesi yapılır. Kına gecesinde genç kızlar ve kadınlar geç vakitlere kadar eğlenirler. Sabahleyin sünnet çocuğu giydirilir. Öğleye doğru davetliler gelmeye başlar. Gelen davetlilere şeker, lokum, kolonya ve sigara ikramı yapılır. 10 – 11 sıralarında süslenmiş bir arabaya bindirilen sünnet çocuğu, çalgılı veya çalgısız büyük bir araba konvoyu ile şehir içinde gezdirilir. Bazı aileler çocuğuyla veya faytonla da gezdirmektedirler. Gezdirme işi bitince öğleye doğru önceden hazırlanmış sünnet odasında çocuğun sünneti yapılır. Bu esnada gelen davetlilere takım adı verilen çorba, et, pilav ve tatlıdan meydana yemek verilir. Davetliler yemeği yedikten sonra sırayla sünnet odasına girerek hediyelerini verirler. Bu sırada çağrılan hocalar tarafından mevlidi şerif okunur. Erkek davetlilerin gitmesinden sonra takım adı verilen yemek kadınlara da verilir. Kadınlarında hediyelerini vermelerinden sonra sünnet düğünü sona ermiş olur.

8-GELİN CUMASI: Sandıklı’da genç çiftlerin evlenmesinden 1 veya 2 ay içinde gelin cuması dediğimiz kız evinin davetleri vardır. Cuma günü olunca gelin annesinin evine gider. Aksama kadar gelin orada kalır. Akşam işinden çıkan damadında gelmesiyle kız evinde cuma daveti yapılır. Bazen :bu davetlere damadın anne ve babası da katılırlar. Bu davetler yıllarca sürdüğü gibi 10-15 sene içinde azalarak devam etmektedir.

SANDIKLI’NIN EKONOMİK VE TİCARİ YAPISI

Sandıklı’da geçmişten günümüze kadar tarım ve hayvancılığın geçim kaynağı olduğu bir gerçektir. Ancak, günümüzde sanayileşme ve ticaretin artması, Hüdai Kaplıcalarının sahip olduğu potansiyel de Sandıklı ekonomisinde yerini almıştır. İklim ve doğal koşullar Sandıklı’nın ekonomik yapısını da belirlemektedir. Küçükbaş hayvancılık bu koşulların ayırıcı özelliğidir. İklim, ekonomik yaşamın sınırlarını belirlerken, özellikle son yıllarda ulaşımın sağladığı kolaylıklarla tarımda üretimin yapılmasına, hayvancılıkta besiciliğin yaygınlaşmasına yardım etmektedir.

Osmanlı Devleti döneminde Sandıklı ekonomik yönden çevre şehirlerden daha gelişmiş bir durumdaydı. Padişah II.Mahmut’un emriyle 1808 yılında “Sandıklı Altını” adında paranın bastırılması ve o dönemin haşhaş üretiminin büyük kısmının Sandıklı’da yapılması ve Osmanlı Bankasının 1912 de Sandıklı’ya bir şube açması bu ekonomik gelişmişliğin bir göstergesidir.

Sandıklı ekonomisinde “haşhaş” üretiminin tarihte önemli yeri vardır. Haşhaş kültürü Sandıklı insanının yaşamına öyle bir girmiştir ki hamur işlerinden başka kullanılan sıvı yağa kadar haşhaş yaşamın bir parçası olmuştur. Günümüzde azalmış olsa da haşhaş tanelerinden çıkarılan yağ yemeklerde, geriye kalan posası ise hayvan yemi olarak kullanıla gelmiştir.

“Sandıklı’nın nesi meşhur?” dediğimizde çoğunuzun ilk verdiği cevap “leblebi”dir. Evliya Çelebi Sandıklı’dan bahsederken, Sandıklı’da 40 leblebici dükkanının bulunduğunu söylüyor. Her ne kadar günümüzde bu dükkan sayısı ancak iki elin parmaklarının sayısı kadar olsa da, modern imalathanelerde üretim yapan leblebici esnafı Sandıklı ekonomisine katkıda bulunuyor.

İlçede eskiden haşhaş, buğday, arpa, nohut, üzüm ve her çeşit sebze ve meyveler yetiştirilmekte iken son yıllarda yine tahıl başta olmak üzere şeker pancarı ve patates yetiştiriciliği önem kazanmıştır. Buradaki etken 1950’li yıllarda sulu tarıma geçilmesi olmuştur. Meyve ve sebze üretimi ise tahıla ve endüstri bitkilerinin üretimine oranla az ve yetersizdir. Bu nedenle ilçenin ihtiyacı çevre şehirlerden karşılanmaktadır. Sandıklı’nın arazi varlığı şöyledir:

Toplam Arazi Miktarı…: 63.000 hektar
Ekilen Arazi ………………: 54.297 hektar
Nadas Arazisi……………: 2.601 hektar
Sebze Arazisi…………….: 377 hektar
Meyve Arazisi……………: 243 hektar
Bağ Arazisi ……………….: 155 hektar
Kullanılmayan Arazi .. : 5.327 hektar
Sulanabilir Arazi:
Devletçe : 4.303. hektar
Halkça: 4.286 hektar
Toplam : 8.589 hektar

Sandıklı’da yetiştirilen ürünler sırasıyla şöyledir: Hububat ve bakliyat cinsleri olarak; buğday, arpa, nohut, mercimek, mısır, kuru fasulyedir. Çayır ve mera yem bitkileri olarak; fiğ, burçak, yonca, korunga vb.dir. Bağ-bahçe ürünleri olarak: elma, armut, vişne, kiraz, ayva, badem, ceviz, erik, kayısı ve üzümdür. Sanayi bitkileri olarak; şeker pancarı, patates, haşhaş ve ayçiçeği sayılabilir. Sebzelerin çoğunluğu ise yetiştirilir.

Sandıklı’da tarım ürünlerinin miktarı şu şekildedir:
Buğday:……………………………..250.000 ton
Arpa:………………………………..150.000 ton
Şeker pancarı:……………………..280.000 ton
Patates:…………………………….50.000 ton
Elma:………………………………..1.000 ton
Salatalık:……………………………1.700 ton

Sandıklı, haşhaş ve haşhaş kapsülü üretiminde Türkiye’de Çivril (Denizli)’den sonra ikinci sırayı almaktadır. Yetiştirilen haşhaş yağ olarak üretilmekte, posası da hayvancılıkta yem olarak kullanılmaktadır. Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından satın alınan haşhaş kapsülünden de kimya ve ilaç sanayiinde yararlanılmaktadır.

Yine bir sanayi bitkisi olan şeker pancarı, gerek ekili alan itibari ile gerekse de rekoltenin yıldan yıla çok fazla artması sebebiyle ülke genelinde önemli bir yer tutmaktadır. Örenler Barajının hizmete sokulması ile bilhassa şeker pancarı ve patates başta olmak üzere sanayi bitkilerinin üretiminde büyük bir patlama olmuştur.

Tarım sektöründeki dinamizm nedeniyle Toprak Mahsulleri Ofisi Ajans Şefliğinden Şube Müdürlüğü haline getirilmiş ve Dinar, Şuhut, Dazkırı ve Sincanlı Ajans Şeflikleri Sandıklı Şube Müdürlüğüne bağlanmıştır.

Sandıklı’da 1960‘lı yıllarda kurulan ve halen Çakır Mahallesi Yalıncak Sokak No: 16 adresinde faaliyet gösteren Sandıklı Ziraat Odası : kendi üyelerinin ihtiyacı olan gübre satışı, zirai ilaç satışı yapmaktadır. Ayrıca genel menfaatlerini kollamak ve korumak gibi faaliyetlerde bulunmaktadır. Sandıklı Ziraat Odası kayıtlarına göre, Sandıklı’da :
1. 105 adet biçer döver,
2. 1.500 adet traktör,
3. 270 adet harman makinesi,
4. 3.100 adet yağmurlama motor ve ekipmanı bulunmaktadır.

Eskişehir Bölge Müdürlüğüne bağlı 15 şubeden biri olarak 1978 yılında faaliyete geçen Türkiye Zirai Donatım Kurumu Sandıklı Şubesi, traktör satışı yapmakta, yedek parça ihtiyacını karşılamakta, gübre temini ile uğraşmaktadır.

Sandıklı’da hayvancılık tarımla birlikte yapılmakta olup son yıllarda besiciliğe önem verilmektedir. Ova köylerde büyükbaş hayvan yetiştiriciliği, dağ köylerde ise küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapılmaktadır. Dağ köylerinde hayvancılık ova köylerinde de tarım daha ağır basmaktadır.

Hayvancılık yaz aylarında daha çok ilçemiz hudutları içerisindeki yaylalarda ve otlaklarda, kış aylarında ise besi şeklinde yapılmaktadır. Toplam büyükbaş 24.420 küçükbaş 56.450 kanatlı kümes hayvanı 147.820’dir. 1.650 adet arı kovanı vardır.

Ticari potansiyel bakımından ile bağlı diğer ilçeler arasında ilk sırayı alan Sandıklı her türlü meslek grubunun yer aldığı çarşı esnaf ve tüccarına sahiptir. İlçede büyük bir sanayi kuruluşu yoktur. Organize Sanayi kuruluşu çalışmaları devam etmektedir. Küçük sanat erbabının faaliyet gösterdiği 228 işyeri kapasiteli Küçük Sanayi Sitesi bulunmaktadır.

İlçe merkezinde üretilen patateslerin değerlendirilmesi için cips fabrikası inşaatı tamamlanarak hizmete girmiştir. Ayrıca patates un fabrikası yapılması için çalışmalar devam etmektedir. İlçede bulunan fabriklar şunlardır:

(1) Adet Un Fabrikası, (Cengiz Un Fabrikası)

(3) Adet Yem Fabrikası;
1. Aktürk Yem Fabrikası,
2. Cengiz Yem Fabrikası,
3. Akıncı Yem Fabrikası,

(6) Adet Tarımsal Makine Fabrikası;
1. Vergili Tarımsal Makine Fabrikası,
2. Topkoçlar Tarımsal Makine Fabrikası,
3. Öztopkoçlar Tarımsal Makine Fabrikası,
4. Dilek Tarımsal Makine Fabrikası,
5. Elibollar Tarımsal Makine Fabrikası,
6. Bozaloğlu Tarımsal Makine Fabrikası

(1) Adet Teneke Fabrikası, (1) Adet Çivi Fabrikası,(1) Adet Isıcam Fabrikası,(2) Adet Gazoz Fabrikası, bulunmaktadır.

İlçede 5 banka şubesi vardır. Bunlar; T.C.Ziraat Bankası, Şekerbank, Halk Bankası, İş Bankası ve Akbank’tır.

Sandıklı’da ticari hayatın dinamik bir yapı arz etmesinde en büyük etkenler ; tarımsal potansiyelin yüksek düzeyde olması, küçük ve büyük baş hayvancılık, tarımsal sanayi de üretim, termal turizmi ile Hüdai Kaplıcalarıdır.

Sandıklı’nın ticari hayatında önemli bir yer tutan hayvancılık ; büyük baş hayvanlar, koyun, keçi, tavuk ile hindi üretiminden meydana gelir. Tiftik, yün, yapağı üretimi yüksek düzeydedir.

1950 yılında kurulan Sandıklı Küçük Esnaf ve Sanatkarlar Derneğinin ardından esnaf ve sanatkara işletme ve ham madde temininde kredi sağlayan kooperatif de 1957 yılında faaliyete geçmiştir.

1977 yılında, nakliyeci esnafın iş kapasitesini arttırabilmek ve daha rantabl bir hizmet verilebilmesini sağlamak amacı Sınırlı Sorumlu Motorlu Taşıtlar Kooperatifi kurulmuştur:

Önceki yıllarda özel tezgahlarda özel teşebbüs tarafından üretilen halılar bilahare Sümerbank Sandıklı Halıcılık Bölge Şefliğinin, 1985 yılından itibaren de Afyon ve Eskişehir il merkezleri ile bunlara bağlı tüm ilçe ve köylerin bağlanarak Bölge Müdürlüğü haline getirilen Sümerbank Halıcılık Bölge Müdürlüğünün Üretim Atölyelerinde üretilmeye başlamıştır.

Cumhurbaşkanlığı Köşkünün restorasyonunda da kullanılan ve dünya inşaat yıllıklarında adı geçen “Sandıklı Beyazı” adlı mermerin üretimi ve işlemesi Sandıklı’da yapılmaktadır.

Sandıklı’da 2001 yılı sonu itibariyle faaliyet gösteren kooperatifler ise :


Kooperatifin Adı           Kooperatif Adedi

1.      Tarım Kredi Kooperatifleri                   14

2.      Toprak Su Kooperatifleri                     11

3.      Yapı Kooperatifi                                  26

4.      Kalkınma Kooperatifi                           17

5.      Esnaf Sanatkar Kooperatifi                    1

6.      Pancar Kooperatifi                                1

7.      Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi                2

8.      Tüketim Kooperatifi                              4

9.      Or-Köy                                                6

Sandıklı’nın ortasından geçen ve halen üzeri kapalı olan çayın kenarında yaklaşık 110 sene kadar önce 7 adet tabakhane bulunduğu ve bu tabakhanelerde Uşak, Afyonkarahisar, Isparta, Burdur ve Sandıklı civarından toplanan derilerin işlenip ihtiyaç fazlalarının yurt dışına ihraç edildiği bilinmektedir.

Sandıklı’da Osmanlı Bankası 1880 yılında, Ziraat Bankası da 1890 yılında açılmış ve 1885 yılında Ticaret Odası kurulmuştur.

SANDIKLI’DAKİ KURUM VE KURULUŞLAR:

İlçede merkez belediye dahil 11 belediye ve 47 köy mevcuttur. Sandıklı Belediyesi 1869 yılında kurulmuştur. Dünyaca ünlü Hüdai Kaplıcaları Sandıklı Beleldiyesi tarafından işletilmektedir. İlçe merkezinden kaplıcaya sürekli olarak belediye tarafından otobüs seferleri düzenlenmektedir.

EĞİTİM KURUMLARI:

Okula ve okumaya olan ilgiden dolayı, daha Sandıklı’da orta okul ve lise yokken Afyonkarahisar’da “Sandıklı Pansiyonu” yaptırılıp açılmış ve böylece okuyacak gençlere imkan sağlanmıştır.

Sandıklı’da ortaokul kurma çalışmalarına 1942 yılında başlanmıştır. Tüm finansmanı halk tarafından karşılanarak yaptırılan bu günkü ortaokul 1945-1946 eğitim ve öğretim yılında hizmete açılmıştır.

Halbuki, Sandıklı’da ortaokulun eğitim ve öğretime başladığı 1946 yılında, Sandıklı’lı olup üniversite ve yüksek okullarda eğitim ve öğretim gören öğrenci sayısı 30, harp okulu, hukuk, tıp, yüksek ticaret, siyasal bilgiler, yüksek ziraat, yüksek baytar, yüksek mühendislik, yüksek öğretmen ile dil-tarih-coğrafya fakültesini bitirenlerin sayısı ise 54 ‘ dür.

Sandıklı ilçe merkezinde halen :

– (543) öğrencinin eğitim gördüğü Ali Çetinkaya İlköğretim Okulu
(Bu okul 1936 yılında eğitim ve öğretime açılmıştır)

– (372) öğrencinin eğitim gördüğü Atatürk İlköğretim Okulu
( Bu okul 1926 yılında eğitim ve öğretime açılmıştır.)

– (392) öğrencinin eğitim gördüğü 75. Yıl İlköğretim Okulu
( Bu okul 1999 yılında eğitim ve öğretime açılmıştır )

– (151) öğrencinin eğitim gördüğü Barboros İlköğretim Okulu,
( Bu okul 1923 yılında eğitim ve öğretime açılmıştır.)

– (639) öğrencinin eğitim gördüğü Cumhuriyet İlköğretim Okulu
( Bu okul 2000 yılında eğitim ve öğretime açılmıştır.)

– (564) öğrencinin eğitim gördüğü Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu,
( Bu okul 1991 yılında eğitim ve öğretime açılmıştır).

– (301) öğrencinin eğitim gördüğü Miralay Reşatbey İlköğretim Okulu,
( Bu okul 1970 yılında eğitim öğretime açılmıştır).

– (179) öğrencinin eğitim gördüğü Mustafa Kemal İlköğretim okulu,
( Bu okul 2001 yılında eğitim ve öğretime açılmıştır.)

– (280) öğrencinin eğitim gördüğü Yaşarlar Zekiye Ana İlköğretim Okulu,
( Bu okul 2000 yılında eğitim ve öğretime açılmıştır.)

– (119) öğrencinin eğitim gördüğü Yunus Emre İlköğretim Okulu,
( Bu okul 1956 yılında eğitim ve öğretime açılmıştır.)

– (200) öğrencinin eğitim gördüğü Zafer İlköğretim Okulu,
( Bu okul 2000 yılında eğitim ve öğretime açılmıştır.)

– (74) öğrencinin eğitim gördüğü Özel Sandıklı İlköğretim Okulu,
( Bu okul 2000 yılında eğitim ve öğretime açılmıştır.) bulunmaktadır.

Bu ilk öğretim okullarında toplam olarak (179) öğretmen görev yapmaktadır.

Sandıklı ilçe merkezinde halen,

(672) öğrencinin eğitim gördüğü Sandıklı Lisesi, ( Bu lisenin içerisinde bulunan taş binanın yapımına 09.08.1943 yılında başlanılmış ve bina, 26 .09.1945 yılında, Sandıklı halkının katkıları ile 300.000 TL. harcama yapılarak bitirilmiş, 20’si kız 135 öğrenci ile 1945-1946 Öğretim Yılında eğitim ve öğretime açılmıştır. Açıldığında Sandıklı Ortaokulu olan adı, daha sonra İsmet İnönü Ortaokulu olarak değiştirilmiş, 1967-1968 Öğretim Yılında da Sandıklı Lisesi adını almıştır.)

(63) öğrencinin eğitim gördüğü Kız Meslek Lisesi ( Bu okul, 1957-1958 Öğretim Yılında Pratik Kız Sanat Okulu olarak açılmış, bilahare 1965-1968 yılında Kız Meslek Ortaokulu, 1968-1969 Öğretim Yılında da Kız Meslek Lisesine dönüştürülmüştür.),

(308) öğrencinin eğitim gördüğü, metal işleri, tesviye, mobilya ve dekorasyon ile elektrik bölümlerinin bulunduğu Endüstri Meslek Lisesi (1973-1974 Öğretim Yılında halk tarafından yapılan binada Pratik Sanat Okulu olarak eğitim ve öğretime başlayan okul, 1977-1978 Öğretim Yılında Endüstri Meslek Lisesine dönüştürülmüştür.)

(138) öğrencinin eğitim gördüğü, 1975-1976 Öğretim Yılında eğitim ve öğretime açılan İmam Hatip Lisesi

(196) öğrencinin eğitim gördüğü 1985-1986 öğretim yılında eğitim ve öğretime açılan Ticaret Lisesi,

(300) öğrencinin eğitim gördüğü 1991-1992 öğretim yılında eğitim ve öğretime açılan Anadolu Lisesi, olmak üzere, halen (1.677) öğrencinin eğitim gördüğü (6) adet lise ve dengi okul bulunmaktadır. Bu okullarda (138) öğretmen görev yapmaktadır. İhtiyaç duyulan öğretmen sayısı ise (13) dür.

Mezun olan öğrenciye göre, yıllar itibari ile üniversite ve yüksek okula giriş oranı :

1990  yılında     % 14        1991 yılında     % 21

1992 yılında     % 17         1993  yılında    % 18

1994 yılında     % 12         1995 yılında     % 15

1996  yılında    % 16         1997 yılında     %17

1998 yılında     % 19         1999 yılında     %  18

2000 yılında     % 19         2001 yılında     % 20

İlçede 70 ilköğretim okulu 6 lise ve dengi okul, 1 Halk Eğitim Merkezi, 1 Çıraklık Eğitim Merkezi, 2 Motorlu Taşıt Sürücü Kursu, 1 Özel Dersane, 5 Özel Yurt Pansiyon, 1 Öğretmenevi mevcuttur.

İlçemizde Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlı olarak Sandıklı Meslek Yüksekokulu bulunmaktadır. Bu yüksekokula bağlı 6 bölüm( program) vardır :
1- İşletmecilik Programı(Normal-İkinci Öğretim)
2- Turizm ve Otelcilik Programı (Normal-ikinci öğretim)
3- Elektrik Programı (Normal)
4- Harita Kadastro Programı(Normal)
5- Halıcılık Programı (Normal)
6- Mobilya Dekorasyon Programı(Normal)
Yüksekokulda ön lisans programı uygulanmaktadır.

İlçede 1 kütüphane bulunmaktadır.

BASIN-YAYIN KURULUŞLARI:

Sandıklı’da ilk matbaa 1915-1920 yıllarında Hakkı Hoca (AKDAĞ) kurmuştur. Bu matbaayı daha sonra kurulan matbaalar takip etmiştir. Söz konusu matbaalardan haftalık ve aylık gazeteler basılmıştır. Bu güne kadar basılıp neşrolunan gazeteler :
– Yeşil Sandıklı,
– Hüdai,
– Sazak,
– Ulupınar,
– Sandıklı Postası,
– Sandıklı Sesi,
– Bizim Sandıklı,
– Yurt Sesi,
– Çiğiltepe,
– Sandıklı Ekspres,
– Esnaf
– Sandıklı Termal
– Hareket
olup halen bunlardan;
– Belediye İşhanı Kat: 2 Sandıklı adresindeki SANDIKLI POSTASI GAZETESİ, (Tel-Faks : 0-272 512 73 00)
– Çay Mah. Zincirli Han Sokak No:8 adresindeki SANDIKLI SESİ GAZETESİ, (Tel : 0-272 512 51 44)
yayın hayatlarını sürdürmektedir.

Hilal FM (95.5) ve Gün FM (99.9) ilçemizde yayın yapan yerel radyolardır.

Cumhuriyet döneminde ilk ve orta okuLlar ile birlikte Halk Evi de yapılmıştır.

SAĞLIK KURUM VE KURULUŞLARI:

Sandıklı’da Cumhuriyetin ilanından sonra Özel İdare tarafından şimdiki Sandıklı Ticaret ve Sanayi Odasının bulunduğu yerde dört yataklı bir dispanser kurulmuş ve bu dispanser zamanın tıbbi aletleriyle donatılmıştır. Dispanser 1941 yılında yanmış, daha sonra hizmetini temin edilen binalarda sürdürmüştür.

Sağlık hizmetleri, 1950 yılında halk tarafından yaptırılan sağlık merkezinde yürütülmüş, 1960 yılında bu merkezde ameliyathane faaliyete geçirilmiştir. Bu merkez, 1963 yılında 20 yataklı Devlet Hastanesi haline getirilmiştir. 1980 yılında halkımızın da katkıları ile yaptırılan ek bina ile yatak sayısı 100 ‘e çıkarılmıştır. Yatak sayısı, 100 yataklı ikinci ilave binanın hizmete sokulması ile 200 olmuştur.

Hastanede bulunan kadın-doğum, üroloji, dahiliye, göz, kulak-boğaz-burun, genel cerrahi, çocuk nöroloji, fizik tedavi ünitelerinde yılda yaklaşık (100-300) hastaya ayakta, günde yaklaşık (9) hastaya yılda yaklaşık (2.976) hastaya da yataklı olarak hizmet verilmekte, günde (12) böbrek hastasının faydalanabileceği kapasitede (6) adet diyaliz ünitesi de her gün çalışmaktadır.

Acil servisi de olan Hastanede tam donanımlı (3) adet ambulans bulunmaktadır.

Hastahane, 14‘ü uzman olmak üzere (29) doktor, (15) sağlık memuru, (42) hemşire, (21) ebe ve (8) hasta bakıcı ile hizmet vermektedir.

Sandıklı’da, ayrıca :
(1) doktor ile (3) hemşirenin hizmet verdiği 1 No.lu Sağlık Ocağı,
(3) doktor ile (3) hemşirenin hizmet verdiği 2 No.lu Sağlık Ocağı,
(2) doktor ile (2) hemşirenin hizmet verdiği 3 No.lu Sağlık Ocağı,
(2) doktor ile (3) hemşirenin hizmet verdiği 4 No.lu Sağlık Ocağı,
olmak üzere (4) adet sağlık ocağı bulunmaktadır.

Sandıklı’da ilk eczane Cumhuriyetin ilanından sonra Belediye tarafından açılmış, 1940 yılında şahsa devredilen eczane, bu şahıs tarafından çalışmasını sürdürmüştür. Sandıklı’da halen (19) eczane bulunmaktadır.

Sandıklı şehir merkezinde (15) doktor, açtıkları özel muayene haneleri ile de halka hizmetini sürdürmektedirler.

Sandıklı’da (1) adet tıbbi laboratuvar bulunmaktadır.

SPOR KURULUŞLARI:

Sandıklı ve çevresinde sportif faaliyetler çok önemlidir.

Bilinen ilk spor kulübü, Cumhuriyetin ilanından sonra açılan “ Kumalar Gençlik Kulübü “ dür. Bu takım, o yıllarda bölgesel yapılan amatör futbol turnuvasında şampiyon olarak ilk kupayı kazanmıştır. Daha sonra :
– Sandıklı Kültürspor Kulübü,
– Sandıklı Esnafspor Kulübü,
– Yeni Sandıklıspor Kulubü,
– Örenkaya Belediyespor
kurulmuş ve bu takımlar Afyon Mahalli Liginde şampiyonluklar kazanmıştır.

1985 yılında, Sandıklı Kültür Spor Kulübü ile Sandıklı Esnaf Spor Kulübü birleşerek “ Yeni Sandıklı Spor Kulübü “ kurulmuş ve bu takım, Türkiye 3. Ligi 5. Grubunda mücadele etmiştir.

Daha sonra kurulan :
– Hüdai Kaplıcaspor,
– Ballık Belediyespor,
– Sorkun Belediyespor
futbol ve diğer spor dallarında Afyon Amatör Liginde mücadele etmişlerdir.

İlçemizi temsilen futbol branşında; Halen 2. Amatör Kümede Ballık Belediyespor, 1. Amatör Kümede Sorkun Belediyespor, Amatör Süper Ligde ise Y.Sandıklıspor ve Örenkaya Belediyespor kulüpleri faaliyetlerini sürdürmektedir.

Sandıklı’da, – Şehir Stadyumu,
– (1) Adet Semt Sahası,
– Kapalı Spor Salonu,
– 4 Adet çocuk oyun alanı
– 2 Adet Futbol Halı Sahası
gibi sportif tesisler bulunmaktadır.

Sandıklı’da ayrıca, Avcılık ve Atıcılık Spor Kulübü de bulunmaktadır.

BİR EFSANE VE HÜDAİ KAPLICASI

“Yıllar önce krallığın birinde kral ve güzel kızı mutlu bir yaşam sürerlermiş. Ta ki bu güzel kız hasta olana dek bu mutluluk sürmüş. Kız hastalanmış ve vücudunun her yerinde yaralar çıkmış. Kral kızının hastalığının günden güne artmasına ve kızının acılar içinde kıvranmasına dayanamaz olmuş. Kral, bir gün askerlerini çağırmış ve kızını kimselerin yaşamadığı bir yere tüm ihtiyaçlarını karşılatarak bıraktırmış. Kız, yemyeşil, sıcak su akan bu derenin kenarında yaşamaya başlamış. Zamanla burada yaşayan hayvanlarla arkadaşlık kurmuş. Bir gün ayağı kırılan bir köpeğin, kırılan ayağını derenin kenarında çamurlara batırarak tedavi ettiğini gözlemiş. Köpek kısa bir süre içerisinde iyileşmiş. Buradaki sıcak çamurun faydalı olduğunu gören kız aynı çamuru tüm vücuduna sürmüş. Kızın hiç iyileşmeyen yaraları kısa bir sürede iyileşmiş.”

Sandıklı Hüdai (Hüzai) Kaplıcaları Friglerden bugüne kadar insanlara yaklaşık iki bin yıldır şifa dağıtmaktadır. İlk Hıristiyanlık devrinde Koçhisar başpiskoposu Sen Mişel hastalıkları kaplıcada tedavi ederek mucize göstermiş bundan dolayı Hieropolis, mukaddes şehir sayılmıştır. Frigler döneminde ve daha sonraları da Afyon iline kaplıcalarından dolayı Şifalı Frigya denilmiştir. Bizanslılar döneminde önemini koruyan kaplıcada o dönemde yapılan hamam hala ayaktadır.

KAPLICANIN ÖZELLİKLERİ:

İklimi : Termal merkezdeki iklim koşulları karasal iklim ile Akdeniz iklimi arasındaki özellikleri göstermektedir. Yıllık ortalama sıcaklık 13.2 °C, en yüksek sıcaklık 39.6 °C ve en düşük sıcaklık ise -16.7 °C ‘dir. Kışları soğuk ve kar yağışlı, bahar mevsimlerinde ılık ve yağmurlu, yazları ise sıcak ve yağışsızdır.

Termal Suyun Sıcaklığı : Sondaj kuyularından alınan termal suyun ortalama sıcaklığı 70 °C dir.

Ph Değeri : 6,3 – 6,9

Toplam Mineralizasyon : 1952-2458 mg/lt.

Fiziko-Kimyasal Özellikler : Termal sular “sodyum, kalsiyum sülfat, bikarbonatlı termal sular” sınıfına girmektedir. Bu sular aynı zamanda 4 mg/lt fluorür, 332 mg/lt karbondioksit içermekte olup radyoaktif özelliğe sahiptir.

 

 

 

 

 

 

 

 



Cevap Yazın

Doğrulama Sorusunu Cevaplayınız. * Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.

izmir escort