FRİGYA, ROMA-BİZANS DÖNEMİNDE SANDIKLI
Sandıklı tarihi çok eskilere dayanmakta olan ve kuruluşundan bu güne kadar bir çok medeniyetlere ev sahipliği yapan önemli şehirlerden birisidir. İlçemiz tarihini Firikyalılar, Roma ve Grek zamanlarını inceleyecek olursak;
Orta Asya’da meydana gelen kaynaşmalar ve Karadenizin kuzeyinde yer alan milletlerin göçleri sebebiyle yıkılan Kussar krallığı’nda bahsettiğimiz Eti İmparatorluğunun yerine bu sefer bölgemizde tarih sahnesinde Firikleri görüyoruz.
Bilindiği gibi Firikler;Orta Asya’dan olup Türk ırkındandır. Sakarya kıyılarına Miğden ve Otrus (Otre) isimli krallarının önderliğinde gelip yerleştiler.Bunların Türk ulusundan olduklarına isimleri açıkça işaret etmektedir. Tarihte de yer aldığı gibi Orta Asya’daki Türklerin dini Totemizm dinidir. Totemizm,on iki burcu ve bunları temsil eden on iki hayvanı kutsal saymaktadır.Her ulus bir burcun temsili olan hayvanın adı ile anılmaktadır.
Örnek olarak verecek olursak, Koyunlu (tiyoniğno-Hun) ve bunların kolları olan Akkoyunlu, karakoyunlu, Keçili (Akkeçili – Kara keçili),Ala yunlu (Atlı),Bula Yuntlu (Atlı), Baraklı… gibi örneklerde olduğu gibi. Bundan yola çıkarak Firiklerin Anadolu’da yerleşmiş oldukları ve adlarını da yukarıda bahsettiğimiz on iki kutsal hayvandan birisi olan Filik Keçisinden aldıklarını söyleyebiliriz. Yine Orta Çağa baktığımızda Selçuklu Türkle-rini,oluşturan Oğuz, Türkmen Ulusları arasında Firikli Türkmen Ulusunun da bulunduğunu görüyoruz. Firikler (Roma ve Grek) dönemine bu bögede kurulmuş olan beş şehir (Pentapolis) göze çarpmaktadır ve döneminin en ileri şehirlerindendir.
Bu şehirler; Bruzus ( Karasandıklı Köyü), Eucarpeia (Emirhisar köyü),Hieropolis (Koçhisar Köyü), Otrus (Yanıkören Köyü),Stektorion (Menteş Kasabası) dır.
Phrygia pentapolisi şehirlerine geçmeden önce bu beş şehrin (Pentapolis’in) üzerine oturdukları vadiye ve çoğrafyasına bakmak şehirleri daha iyi tanımamız açısından daha sağlıklı olacaktır.
Glaukos Vadisi: Galukos (Klaudros) ırmağının esas kaynakları, Afyonkarahisar’a kadar kuzeye doğru uzanan yüksek, çıplak ve kayalık olan dağ silsilesinden doğmaktadır. Bu dağ silsilesinin esas kütlesi Bruzus (Karasandıklı) ile SYNNADA(Şuhut) arasında yer almaktadır. Kuzeye doğru ise bu dağ silsilesi Afyonkarahisar’ın düz arazisinden fırlamış sutunlar gibi birbirinden ayrı ve tek bir hat üzerine dizilmiş konik tepeler olarak son bulmaktadır. Güneye doğru ise Cihanlar Dağı yer almaktadır. Bu dağların yapısı ise diğerlerinden farklı bir özellik göstermektedir.
Burası her zaman otlarla kaplı yüksek tepeler ve yüksekteki vadilerden meydana gelen sulak ve çok verimli topraklara sahiptir.Güneyden doğru yaklaşıldığında ise Kumalar dağ Silsilesi, Çöl (Çul) Ovasına (Metropolis) Dombay Ovasından (Aurokra) ayıran daha çıplak yuvarlak ve alçak tepeler yer almaktadır.
Ramsay 1891 yılında Hieropolis (Hüdai Kaplıcası ve Koçhisar Köyü)’ten Metropolis’e giderken Gumalar (Kumalar) Dağı’nın yüksekliğini 2200 metre olarak ölçtüğünü belirmektedir. Dombay Ovasından Belkavak’ın çıplak düz sırtına ulaşmak istenirse Stektorion’un (Menteş Kasabası’nın) topraklarına gelinmektedir. Burası genişliği yer yer değişen bir vadidir. Güneyi ve yüksek kısımları verimsiz,fakat Akdağ ve Homa dağının arkasındaki şehirlerin bulunduğu aşağı kısımları bereketlidir.
Stektorion vadisi ise Kuzeye Sandıklı ovasının içine doğru genişlemektedir. Bu vadinin daha yüksek olan doğu yakasında ise Sandıklı’nın Orta Çağa ait bir kalesi vardır. Bereketli olan Batı yakasında ise dört şehir yer almaktadır. Hieropolis, Otrous, Eucarpeia ve Bruzus.MOXEANOİ ‘nun tepelik arazisi ile batıdan çevrili olan Sandıklı Ovası kuzey yönünde sarp bir sırta doğru yükselmektedir. Bu sarp sırtın ortasında ise bir geçit yer almaktadır. Bu geçit Glaukos’un kollarından birinin Başağaç köyü yanında, Pentapolis vadisinin içinden güneye doğru yol almasından oluşmuştur. Bu sırtın ötesinde ise küçük bir vadide küçük Sincanlı Ovası yer almaktadır. Burada en büyüğü Savran olan küçük ve yoksul birkaç köy yer almaktadır. Savran su bendinin iki sırtı arasındaki bölgede yer almaktadır.Bu iki sırttan biri Ahar (Ahır) dağına doğru batıya, diğeri Pentapolis’i Synnada’dan ayırarak güneye doğru uzanır. Savran’dan güneye ve Belkavak sırtından kuzeye akan ırmaklar; başta doğudaki dağlardan gelenler olmak üzere gür akışlı bir çok dere ile Eucarpia ( Emirhisar) yakınlarında birleşirler.
Bu birleşik ırmak Akdağ’ın kuzey etekleri ve Moxeanoi’un güney kısmının oluşturduğu kırık bir bölgeden geçerek batıya akar. Bu arada içersine Ahır Dağı’ndan akan Aram çayı’nı alır. Burgaz Dağları ile yukarıda belirttiğimiz tepelik bölge arasında sıkışan ırmak sonunda Menderes vadisinin açık düzlüğüne çıkmaktadır. Burası ise Eumeneia’dan iki mil kadar doğuda yer almaktadır. Firkler dönemi’nde Sandıklı Ovası’nda kurulmuş olan Pentapolis şehirlerinde şimdiye kadar bir arkeoloji çalışması yapılmamıştır. Ama buna rağmen buradan bulunan eserler bu şehirlerin kendi dönemlerinde önemli şehirler olduklarını göstermektedirler. Buralardan çıkan eserlerin çoğu Afyonkarahisar Arkeoloji Müzesi’nde,bir kısmı ise komşu illerde bulunan müzelerde sergilenmektedirler.Pentapolis ilçesi (Firikyasoloratis) isminden de anlaşılacağı gibi beş şehrin birleşik ilçesidir.Bu ortak ilçe yönetiminin merkezi önce Eucarpia iken daha sonra Hierapolis olmuştur.
FİRİK DİNİ: Firikler Anadolu’ya girdikleri zaman Orta Asya’da bütün Türk uluslarının ortak inançları olan natorizm (tabiat kuvvetleri) ve ona bağlı yıldız ve burçların simgesi hayvanlara yani Tütemizm dinine bağlı idiler. Başlıca totemler şunlardır;
Baba: Firikler ve yerli halk öteden beri Müşteri Yıldızı’na en büyük tanrı gözüyle bakarlardı. Bu tanrıya Sümerler Kum Baba, Etiler Kubaba demişlerdir.Firikler ise sadece Baba veya Ata derlerdi.
Firikler ilk çağlarda Baba’ya heykelsiz Karaağaç orman ve korularında veya dağ tepelerinde taparlardı. Daha sonra ise Baba için tapınaklar yapılmış, baba ilah bir elinde mızrak diğer elinde kartal veya zafer perisi (Nike) tutan,saçlı sakallı bir ihtiyar olarak heykellere dönüştürülmüştür. Hemen hemen her şehir ve tapınakta bu heykeller bulunmaktadır.
Kübele: Firikler öte yandan Etilerden ve daha eski Neolitik çağlardan bu beri tapınılmakta olan Toprak Ana ve Bereket tanrıçası’na tapmayı öğrendiler.Buna Firikler,Nana(Nine) veya Kübele(Göbele) adını vermiştir. Bu her iki isimde Türkçe’de Nine ve işlenecek bereketli toprak anlamındadır. Günümüzde bile ekilmeyen ve nadasa bırakılan tarlalara Göbele denmektedir.
Men:Firiklerin en çok ilgi gösterdikleri ilahlardan biriside Ay tanrısı, Men’dir. Bu ilahı Firikler Etilerden almışlardır.
İlk zamanlarda dağların tepelerinde kurulan oyma tapınaklarda heykelsiz olarak yapılırdı.
Firikya’nın yüksek dağları olan; Sultan Dağları, Emir Dağı Bey Dağları, Murad Dağları, Kumalar ve Akdağ çevreleri Men (Ay) tanrısının tapınakları ile doludur. Firik inancına göre Men ayrıca şifa verici bir tanrı da olduğu için hastalar dua taşlarına hastalıklı organlarının resimlerini (göz, el, ayak.) resimlerini yaparak dua ederlerdi. Buna en güzel örnek ise Stekteriom (Menteş) şehir sikkelerinde ay yıldızlı ve tutamaklı alem resimler gösterilebilir.
Müşteri (Baba),Ay(Men) demektir.Men ilahı hangi şehir veya dağın tapınağına dua ediliyorsa o şehir veya dağın adı ile anılırdı.
Örnek; Meni Kuvalius (Kumalar dağı) Bu isim Etiler çağında küçük krallık başkenti iken halkı yakın dağa çekilmiş olan Kuvalya ile ilgilidir. Bahsedilen Kuvalius Dağı ise Kumalar Dağı’dır. (Kuvalius ile günümüzde söylenen şekliyle Kumalar birbirine çok yakın olup zamanla bu günkü şeklini almış olduğu söylenebilir.)
Buralardan çıkan pişmiş topraktan yapılmış Men ilah heykelcikleri günümüzde, Afyonkarahisar, Konya,Ankara ve İstanbul müzelerinde toplanmıştır.
Kaynak, Ali Osman Karakuş, Cumhuriyet Öncesi ve Sonrası Tarihte Sandıklı,s.28-36 Malatya 2008