Milli Mücadele yıllarının büyük kahramanıdır Reşat Bey. Hüzünlü birde öyküsü vardır yürekleri sızlatan. Miralay Reşat Beyden bahsetmeden önce geçenlerde Sandıklı’daki anıt mezarında yaptığımız incelemeden bahsetmek istiyorum.
Büyük Gururumuz Miralay Reşat Beye Olan Saygımız
Osman (Seyman) hocamla birlikte Reşat Beyin anıt mezarına gittik. Durum içler acısıydı.Orada bulunan top arabaları adeta çürümeye terk edilmiş, mezar ve kaideleri rüku haline gelmiş ha yıkıldı yıkılacak. Harap bir vaziyette. Gerekli yelerle sözlü olarak görüştük. Ama aradan 6 ay geçmesine rağmen ilgilenen olmadığını görünce üzüldük ve bu yazıyı kaleme almak mecburiyetinde kaldım.
Umarım , yetkililerimiz bu satırları okuyarak vefa duygusu ile anıt mezarın bakımına vesile olur.
İsterseniz Anıt mezar ve sahibinden kısaca bahsedelim. Yinede tüm yorumu okuyucularıma bırakıyorum.
MİRALAY REŞAT BEYİN KABRİ
Başkomutanlık Meydan Muharebesi Sandıklı’mız için çok önemli bir savaştır. Çünkü, bu büyük savaşa Osmanlıca Sandıklı’mızın ilk harflerinden esinlenerek “SAD” planı adı verilmiştir. Bu savaşın en önemli komutanlarından birisi de Miralay (Albay) Reşat bey’dir. Bizlere kahramanlığının yanı sıra büyük bir ibret dersi veren Reşat bey; 1879 yılında İstanbul Sarıgüzel’de doğdu.Tarihte büyük yeri olan ünlü Ziya Paşa’nın oğludur.Harp okulunu bitiren Reşat Bey Türk Ordusu’nun değişik komuta kademelerinde görev aldı.Trablusgarp ve Balkan savaşlarına katıldı. Askeri mahkeme üyeliği yapan Reşat Bey Birinci Dünya savaşının en önemli cephesi olanÇanakkale savaşlarında büyük ahramanlıklar gösterdi. Çanak-kale savaşı sonrasında kahramanlıkları sayesinde 17.Alay Komutanlığı’na getirildi. 17.Alay Komutanı Reşat bey Muş’u işgal eden Ruslarla çetin bir mücadeleye girişmiş ve Muş’un Rus işgalinden kurtarılmasında önemli rol oynamıştır. Bu başarıları sayesinde 16.Kolordu Komutanı olan Mustafa Kemal Paşa’nın takdirini kazanmıştır.17.Alay komutanlığından 53.Tümen komutanlığına atanan Reşat Bey,Suriye cephesinde görev aldı.
1918 yılında İngilizlere esir düşmüş olan Miralay Reşat Bey,bir müddet sonra esaretten kurtulur kurtulmaz 1919 yılı Aralık ayında Milli Mücadeleye katılmak için İnebolu “İstiklal Yolu” üzerinden Ankara’ya geçer.
Mustafa Kemal Paşa çok yakından tanıdığı,göstermiş olduğu kahramanlıklarını takdir ettiği,bir çok savaşta beraber olduğu Reşat Bey’i 11.Kafkas Tümeni (21.Tümen) Komutanlığına getirdi. Bu arada yarbay rütbesi alan Reşat Bey, İnönü ve Sakarya Muharebelerine katılmış burada da olağanüstü kahramanlıklar göstermiştir. Bu savaşlardan sonra 57.Alay komutanlığına getirildi. Bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından bu kahraman komutan ve 57.Alay Büyük Taarruz savaşının en kritik noktasında görevlendirildi. Gelişmelere kısa bir göz atalım;
“Tarih 26 Ağustos 1922.Nihayet beklenen taarruz saati gelmiş çatmıştı.Bir aydır yapılan hazırlıklar tamamlanmış; taarruz emri bekleniyordu.26 Ağustos sabahı saat:04.30’da Türk topçularının amansız ateşiyle başladı…”
“Topçu ateşi Kalecik Sivrisi-Belen Tepe-Tınaz Tepe hattı üzerinde yoğunlaştı.Yunanlıların altı ayda aşılamaz dediği, bu sert coğrafya, Türk askerleri tarafından üç saatte aşılıyordu…”
26 Ağustos 1922 akşamına kadar Afyonkarahisarı’n güneyindeki bazı mevkiler Türk kuvvetleri tarafından ele geçirildi. Ama nedense bir türlü Erkmen Tepe ve Çiğiltepe düşürülemiyordu. Çiğiltepe’ye bütün kuvvetleri ile taarruza geçen 57.Tümen dişini tırnağına kattığı halde başarı alamıyordu.
57.Tümen Komutanı Reşat Bey’e Çiğiltepe,Kızıltaş,Kızlar Yaylası adlı, Yunanlılar tarafından kusursuz tahkim edilmiş, yüksek üç tepe verildi.Savaşın ilk gününde 57.Tümen Çiğiltepe ve Çiğiltepe’yi çevreleyen Hasan Beli ve Kızıltaş Yaylasını alma görevini almıştı. 27 Yıl askerlik yapan Reşat Bey Çiğiltepenin bütün gayretlere rağmen alınamaması üzerine titizleniyordu. Ateş hattından bir an bile ayrılmıyordu. Morali son derece bozuktu. Reşat bey bir ara Emir Subayı Refik Selimoğlu’nu yanına çağırarak; “-Oğlum Refik ,ben 27 yıl boyunca sayısız savaşlara katıldım.Ama bu günkü kadar hiç zorlanmadım. Mustafa Kemal Paşa ile birlikte daima çalıştım. Bu sebeple sabahın olmasını hiç ama hiç istemiyorum. Son ümidim yarın sabah” der ve elinde tutmakta olduğu 24 Ağustos tarihli günlük defterini emir subayına verir.
Tarih 27 Ağustos 1922’yi gösterirken Türk ordusu tarafından Büyük Taarruz süratli ve kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Öğleden sonra saat:14.00 ’te hemen hemen bütün düşman mevzilerinin zaptedildiğini görüyoruz. Artık kovalamaca başladı.Yunanlı kaçıyor ve kovalamaca devam ediyordu.
Türk ordusu Afyon’a girer. Afyon’dan sevinç çığlıkları gökyüzüne yükseliyor. Bu arada Kocapete Harekatı’nın başında bulunan Mustafa Kemal Paşa düşmana son darbenin vurulması için Çiğiltepe’nin hemen alınmasını istiyordu. Ordu kumandanı vasıtası ile 57.Tümen Komutanı Albay Reşat Bey bulunuyor. Paşa’nın görüşeceği haberini alan Reşat Bey ateş hattından koşarak karargahına gelir ve yapılan telefon konuşmasında: “Tümen günlük vazifesini şimdiye kadar ikmal edememiştir. Bu, diğer tümenlerin umumi vaziyetini bozuyor.Muhakkak hedefe varmak lazımdır.”diyen Paşa’ya Reşat Bey ise; “Yarım saat sonra hedeflere vasıl olacağız,merak etmeyin Paşam.”
“-Peki size güveniyorum.” daha sonra koşarak emri yerine getirmek için ateş hattına gider..
Bu konu daha önce de Süvari alayının Sandıklı’ya gelişi ile ilgili olarak kaynak gösterdiğimiz
“Şu Çılgın Türkler”’in 621. ve 623.sayfalarında da geçmektedir. Reşat bey hiç tertibat bile almadan, erlerle birlikte en önde ileri atılıyor; başarıya ulaşmak için adeta dişinin tırnağına takıyordu. Bu tepenin, ne olursa olsun mutlaka alınması gerekiyordu.Topların orayı tutamaması, düşmana dayanma kolaylığı sağlıyordu. Reşat Bey bir yandan erlerle birlikte ileri atılırken bir yandan da paşaya verdiği sözü kafasından çıkarıp atamıyordu.Ne olursa olsun alınmalıydı bu tepe.Hem de söz verdiği gibi verilen yarım saatlik süre sonunda 7.Yunan Tümeni’ne haddi bildirilecekti. Hücümların ardı arkası kesilmiyordu.
27 Ağustos 1922 yılı sabahı 57.Alay, bu zorlu tepeyi kuşatmış amansızca mücadele veriyordu. Saat:10.30 Mustafa Kemal Paşa, Telefonla Reşat Bey’i arıyor;
“-Reşat bey bu önemli tepeyi ne zaman alacaksınız?
-Komutanım yarım saat sonra alacağız.
-Başarılar diliyorum.”
Saat:10.45 Mustafa Kemal Paşa çok tedirgindir. Nede olsa, bu son darbedir.Paşa:
”-Düşmanın hala direndiğini görüyorum. Gözümüz o tepede,çok önemli.
-Komutanım tepeye düşman bir tümen yığmış direniyorlar. Ama alacağız komutanım,mutlaka alacağız…”
Reşat Bey çok üzgündü. Emir subayını çağırdı. Eline bir kağıt tutuşturup telefonun başına yolladı. Emir subayı elinde taşıdığı kağıt parçasının komutanının bir veda namesi olduğunu anladığında vakit artık çok geçti.
Saat:11.00’i gösteriyor. Çiğiltepe hala düşmemişti. Reşat Bey’le tekrar görüşmek isteyen Mustafa Kemal Paşa tekrar telefona sarılıyor. Telefona Reşat Bey’in emir subayı Üsteğmen Bozkurt Kaplangı çıkıyor,
“-Reşat Bey’i istiyorum.”
Bu istek karşısında emir subayı Bozkurt zorlukla cevap veriyor:
“-Reşat Bey az önce intihar etti komutanım… Size bir mesaj bırakmış.., peki okuyorum komutanım” der ve son mesajı okur: “Size yarım saat zarfında bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü tutamamış olduğumdan dolayı yaşayamam.”
Mustafa Kemal Paşa’nın,çok yakından tanıdığı bu vefakar kahraman askerinin, bu tavrı karşısında gözlerinden yaşlar boşanır:
“Allah rahmet eylesin, Reşat Bey büyük bir vatanseverdir.”
Üsteğmen Başkomutanın teselli sözlerini ağlayarak dinledi. Çok sevdikleri ve el ele düşmana karşı mücadele verdikleri komutanlarının ölüm haberi 57.tümen askerlerini çoşturmaya yetti. Erler ve subaylar amansızca Çiğiltepe’nin yamaçlarına doğru koşmuyor, adeta uçuyorlardı.Uçmalıydılar da. Çünkü, Türk subayları ve erleri komutanlarından aldığı emrin yerine getirilmesini kendileri için bir namus borcu olarak telakki ederlerdi.
Saat:11.45 Başkomutanın telefonu çalar:
“-Çiğiltepe alınmıştır komutanım! Düşman yüzlerce ölüsünü arkasında bırakarak Sincanlı ovasına doğru kaçmaktadır,arzederim.”
Bu haber Başkomutanın Reşat Bey’i kaybetme acısını bir nebze giderir. Bu olaydan sonra Paşa askerine o büyük konuşmasını yapar; “Dünyanın hiç bir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rastgelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir.Her zaferin en büyük payı sendedir.Burada şehit olan kahraman evlatlarımı minnetle anıyorum,ruhları şad olsun.”
Başkomutan Mustafa Kemal
Mustafa Kemal, burada Batı Cephesi’ndeki tüm subay ve erlere okunmak üzere bir bildiri yayınladı. Bildiride, şöyle denildi:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları; Afyonkarahisar-Dumlupınar büyük meydan muharebesinde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz. Büyük ve seçkin ulusumuzun fedakarlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız. Sahibimiz olan büyük Türk ulusu geleceğine güvenmekte haklıdır. Savaş alanlarındaki başarı ve fedakarlıklarınızı yakından görüp izliyorum.
Ulusumuzun size olan övgülerinin iletilmesine aracılık etme görevinin arkasını bırakmayacak, sürekli olarak yerine getireceğim. Ödüllendirme için Başkumandanlığa öneride bulunulmasını, Cephe kumandanlığına buyurdum. Bütün arkadaşlarımın, Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri de verileceğini göz önünde bulundurarak ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü ve yurtseverliğinin kaynaklarını kullanarak, yarışmayı bütün gücüyle sürdürmesini talep ederim.
Daha sonra tarih tekerrür eder; Fatih’in, “ Ya ben İstanbul’u alırım Ya İstanbul beni” sözlerinden sonra Türk tarihinde ki ikinci büyük emir verilir;“ Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir.İleri!”
Sözü namus bilen Reşat Bey’in cenazesi ilk önce ilçemiz Kızık Köyüne (şimdi kasaba) getirilerek buradan Sandıklı kabristanına defnedilir. Sandıklı kabristanın hemen giriş kapısı istikametinde bulunan Reşat Bey’in kabri ,kademeli yükseltilerden meydana gelen bir mezar üzerinde sütun parçası ile yanlarında top arabaları bulunmaktadır.
Reşat Bey’in naaşı ,diğer İstiklal harbi şehitleri ve gazilerinin gömülü bulunduğu Ankara’da ki Devlet Mezarlığına kaldırıldı. Ancak Sandıklı’daki anıt mezar günümüzde hala yerini korumakta olup,Sandıklı halkı çok sevdiği paşalarının adını bir İlköğretim okuluna vererek ona sahip çıkmıştır. Allah mekanlarını cennet etsin….
Reşat Beyin Sandıklı Civarındaki Harp Raporu
Mezar Nakli Tutanağı (Osman Seyman Arşivi)
Kaynak:Ali Osman KARAKUŞ, Cumhuriyet Öncesi ve Sonrası Tarihte Sandıklı, s.150 Malatya 2008
Kalemine yüreğine sağlık kardeşim.Sizleri ilgi ile takip ediyorum. Bizler tarihine ve kültürüne ilgisiz bir toplum olup çıktık. Şayet böyle büyük bir kahramanın mezarına bile saygımız bu ise vah bize.