HİTİT (ETİLER) DÖNEMİNDE SANDIKLI VE ÇEVRESİ-2
Telepinu Mezopotamya’da ki Temmuz gibi Hititlerin öncesi inançlarda görülen Tabiatın ve Bitkilerin Tanrıçası Teleffeni’nin soyundan geldiğine inanıyordu. Tanrıça adına krallığını sürdürüyordu.Annesinin Yer Tanrıçası Wurunsima, babasının Gök Tanrısı Taru olduğuna inanmıştı.Tanrısal kibiri gösteren çivi yazısı dokümanları, kralın adını taşımakta ve Telepinu Fermanı olarak eski Hitit tarihinin en önemli belgelerinden sayılmaktadır. Telepinu’dan sonra kızı Harapsili’nin kocası Alluwaman’a krallığını ilan etti. M.Ö. 2000’lerden 1400’lere gelindi-ğinde Hititler çok gerilemişlerdi; fakat bu tarihlerden sonra yeniden toparlandılar ve bölgenin en güçlü devleti oldular.Bu gücü Hititler komşularından hatta Hititlerle akraba boy olan ve Mezopotamya’nın kuzey doğusunda yaşayan Mitanni İmparatorluğunun içerisindeki unsurlardan , Hurilerden aldılar. Hitit Kraliyet Kadınları Hitit adını taşımaktadırlar. Bu adlar, Mezopotamya’nın uzak kuzey doğusunda bulunan ve hala pek çok gizle örtülü olan Mitanni İmparatorluğu kökenliydiler. Burada yaşayanlar, kendilerine özgü Hurrice dilini konuşan Hurri kökenli bir halktı. Harapsiliden sonraki Hitit Kraliçelerinin adları da Hurri kökenliydi. Hurri Devleti, M.Ö. 2000’in ortalarında Mitanni – Hitit İmparatorluğunun yıpranması ve doğudan gelen saldırılarla sahneye yeni bir güç olarak çıkmıştı.Hititlere saldırmış, başkent Hattuşa’yı yıkmışlardı.Hititler bu istilaları geri püskürtebildiler. Bu savaşlardan da yeniden başarıyla çıktılar. Kral Supplulima başa gelmişti. (M.Ö.1370) Supplulima Mitannilerle savaşa girdi. İşte bu sıralar büyük Hitit İmparatorluğu doğmuş oldu, Hititler Anadolu’ya hem inanç tapınırları hem de kültürel olarak damgasını vurdular.
Aynı süreçte Mısır da güçlü bir yapı Hititlerin karşısına çıktı. Mısırlılar ve Ramses Suriye’de etkiliydi. Ramses, Firavunun ölümün-den sonra dul kalmıştı. Mısır halkı Ramses’in kölesi sayıldığı için Mısırlı hiçbir kimseyle evlenememişti. Hitit kralının üç oğlundan en küçük olanıyla evlenmek istediğini Sipplulima’ya haber verdi. Kral küçük oğlunu Ramses’e gönderdi. Fakat Mısırlılar kraliçelerinin yabancı biriyle evlenmesini istememiş, Sipplulima’nın oğlunu öldürmüşlerdi. Bunun üzerine Sipplulima Mısırın denetimindeki Suriye’ye savaş açtı. Sonunda Suppluilma, Ramsasle karşı karşıya gelmiş anlaşmaya varmışlardı. Bu yıllarda Asurlular’da güçlenmiş ve Hititlerin Mısırlılardan elde ettikleri bölgeleri kendileri almışlardı.Mısır-Hitit çelişkilerini,Hititli’ler Mezopotamya’nın Babil Krallığı eliyle çözmek istemişlerdi.
M.Ö. 1300’lerde Asurlular da batı topraklarına girmiş, gümüş ve kalay ticareti Asurlu tüccarların denetimine geçmişti.Artık buyüzyıllarda Hitit tahtında Tuthaliya oturuyordu. Ve kendisini “Herkesin Kralı” olarak ilan etmişti. Herkesin Kralı Tuthaliya’dan sonra Hitit yönetimine iki kral daha gelebilmişti. (M.Ö.1200) Hitit İmparatorluğu aldığı peş peşe aralarla zayıflamış, güçten düşmüştü. Her tarafta egemenliklerini kaybediyor ve çöküşe doğru gidiyorlardı. Anadolu’da o yıllar bir kıtlık başlamış ve halk ayaklanmıştı. M.Ö. 1190’da Hititlerin başkenti Hattuşa’da, Hitit uygarlığı da yok oluşu yaşıyordu. Bir yok oluş başlamıştı fakat Hitit mirası kendisinden sonra yüz yıllarca yaşadı. Anadolu’da Hititlerden önce ve Hititlerden sonra dinsel kültürel olgu tarihe ardıllarına kalmıştı.Hititlerin ismine Tevrat’da geniş yer vermektedir. Tevrat’a göre Hititler Anadolu’da değil de Filistin de yerleşik olarak gösterilmektedir. Tevrat onları “Heth”diye isimlendirir.
İbrahim Peygamber’in soyu ile birlikte yaşadıklarından söz eder.Tarihe ters bir yaklaşım gibi ortada duruyor bu sorun. Oysa tüm kaynaklar Hititlerin Anadolu’da yaşadıklarını ve Anadolu’ya Karadeniz’in Kuzeyinde, Kuzey Kafkasya’ dan geldiklerine işaret etmektedir. Dil bakımından da Hititler Kenani dilleri değil kendine özgü dilleri konuşuyorlardı. Mimari bakımından da farklı bir yapı tarzları vardı. Babil, Akat, Elam gibi Mezopotamya’daki yerleşim birimleri su kıyılarında ve düzlük, ovalık alanlarda kurulu iken Hititler daha Anadolu’ya ayak basar basmaz tepelik ve dağlık alanları mesken tutmuşlardı. Dağlı olmak onların karakteriydi. Dağ etekleri yerleşim birimleriydi, zaten M.Ö.
Anadolu’da var olan tüm yerleşim alanları tepelik ve dağlık yerlerdeydi. Anadolu’da o yüz yıllarda düzlük ve ovalık alanlarda köy yerlerine rastlanılmamıştır. Başkentleri Hattuş bile tepelik bir alana kuruluydu. Bu bir kültürel anlayıştan ileri geliyordu.Yüksek dağlar, kayalıklar Hatti,Hitit,Hurri, Mitanni dinsel tapınırlarına da uygundu.Hititlerin, Güneşe Taparlılığı ve Gök Tanrısı inançları Hurrilerin, Tesup ve Hepat inancı hemen hemen aynıydı. Hititlerin tanrı inancı ibadeti Hurrilerin ve Mezopotamya’da ki Tanrı inancı biçimleri birbirlerine benziyordu. Mitanni-Hurri İmparatorluğu M.Ö.2. binlerde son bulan Sümer, Akad dünyası ile Hititler Tanrı inancını yaymışlardı. Bu yüz yıllarda Sümer-Mitanni arasında da dolaylı olmayan bir ilişki kurulmuştu. Suriye’nin kuzeyi Hurrilerin inanç kapılarının merkezi olmuştu. Hurriler, eski ve yeni Tanrı tapınırlarını kaynaştırıp birleştirdiler. En çok bu dönemde Tanrıtapınırları birbirine karıştı. Büyük olasılıkla aynı dönem Hurrilerin Kürt bölgesine ait pek çok Tanrı adına rastlanılmasi bu süreçte oluşmuştur. Mezopotamyalı pek çok Tanrıça adı da karşımızda gözükmektedir. Gök Tanrısı Tesup ve Hurrilerin Tanrıçası Savuska gibi Babil Tanrıçası Istar ya da Astarla da karışmıştır. Hurrilerin ilk tanrısı Kumarbi ile ilgili Babil, Akat kaynaklı çivi yazılı tabletlerde anlatıldığına göre; Anu’yu gökyüzünden yer yüzüne indirmiş ve onu karanlığa yer altına gömmüştür.