Ankara radyosu yurttan sesler kurucusu Muzaffer Sarısözen Hoca, türküleri derlemek için çıktığı Türkiye turu dolayısı ile Sandıklı’ya geldiğinde yöre türkülerini bilen söyleyen anlatan erbaplarını sora araya Mustafa Coşkun ve Galip Altınay’ı salık verirler. Hoca bunlarla temas kurup ayrı, ayrı dükkânlarında söyledikleri türküleri onlardan meşk ederek notaya alır. Radyo evine kazandırır.
Bu arada Sandıklı’nın değerli müzik üstadı Ahmet Erbaş’la tanışır. Onunla öteki müzik hastası kahveci Rahmi Aferin’in kahvesine giderler. Kahveci Rahmi radyoda yayınlanan fasıla defiyle refakat etmektedir. Hoca Rahmi’nin deftenposuna hayran olmuş Erzurumlu Ahmet Erbaş ile kahveci Rahmi Aferin’i Muzaffer Sarısözen Ankara radyosuna davet etmiş. Sizinle bir özel program yapalım diye. Bundan sonrasını Rahmi Aferin’den dinleyelim…
“- Bize tren bileti göndermişler. Ankara garından bizi bir görevli alıp radyo evine götürdü. Orada bulunan sanatçılarla tanıştırdı. Büyükçe bir odaya geçirdiler. Burada bulunanlara ben defimle ahmeda cümbüşüyle Sandıklı türkülerini çaldık, söyledik. Bizi fevkalade beğendiler. Akşama hazır olun yayınımız canlı olacak dedi. Hoca idaresinde yurttan sesler sanatçıları arasında bize ait türküleri icra ettik. Bize dörder lira yevmiye ile tren parasını ödeyip Sandıklı’ya gönderdiler…”
Sandıklı’nın türkülerinden bildiklerim:
1- Entarine fes olam,
Yar yanına eş olam
2- Çay kıyısında inadına bitiyor kestane
3- Ulu cami avlusunda namazımı kılsınlar
4- Yeşil olur Sandıklı’nın biberi,
Genç gelinler getirirler haberi
5- Kumalar dağından göç katar katar
6- Gökyüzünde bölük, bölük turnalar
7- Kara koyun koyunlar beyidir,
Ak koyun yüreğinin yağıdır
8- Harman yeri yaş yeri
Usul bas yavaş yürü
9- Çömdümün uykusu yoktur
10- Yaprak dolması
Hikâyesi bile roman gibi:
Zehle Gelin evin yeni gelinidir. Kaynanası ırgatlığa kıra gidiyor. Zehle Gelin’e: “-Akşama yaprak sar yiyelim der.”onu evde bırakır. Zehle Gelin dolmayı sarar. Ocakta pişirir. Nasıl olmuş diye, tadına bakıyım derken sardığı dolmanın tümünü yer.
Kaynanası, akşam eve geldiğinde Zehle Gelin’e sorar: “-Dolmayı sardın mı? Cevap evet. –Pişirdin mi?
Evet. –Ee! Adamı sinir etme. Nerede dolma? Dediğinde.” Olanları ürkek, mahcup anlatmaya çalışır. Ama kaynana cadaloz, başlar gelini dövmeye. Ertesi günde anne ve babasına söyler. Zehle Gelin, aynen kendine göre derdini bu şekilde anlatmaya çalışır. Bundan da bu türkü meydana gelir.
Nasıl roman gibi değil mi? Sandıklının bu efsane türküsünü 2010 senesi öğrendim. Bu da ne güzel değil mi? Gelelim türküye:
Bicik bicik aldım tükenmez sandım,
Üç günlük gelini dövülmez sandım
Anama babama duyulmaz sandım
Niye yedin Zehle gelin dolmayı
İncecik incecik mayhoşu dolmayı
Sağdan mı saram soldan mı saram
Al fıtalı mor fıtalı gelinim
Nasıl bitti dolmalar Zehle gelin
Irgatlarla ora gitmedim
Ne diye yedin Zehle gelin dolmayı
İncede mayhoşu yaprak sarmayı
Eşli misin beşikli misin?
Boncuk dönüşlü müsün?
Yeni gelin değil misin?
Dolmayı bi da görür müsün?
Ne diye yedin Zehle gelin dolmayı
Eyşide mayhoşu dolmayı
hocam çok teşekkürler.Yazılarınızı ilgi ile takip ediyorum.Özellikle türküler konusunda devam ederseniz sevinirim.Site yazarlarını çok beğeniyorum.Gerçekten güzel konulara değiniyorsunuz.
Ben Ege Üniversitesinde Edebiyat Fakültesinde okuyorum. Türkünün hikayesini böyle bilmiyordum.Hamile gelin kaynanasından yediği dayak sonucu önce bebeğini düşürür sonra da kan kaybından kendisi ölür.Üstelik üç ayrı türküsü bulunmaktadır. Türküleri severim.Onun için türküler konusunda benimde çalışmalarım var ama sizinki gibi profosyenel anlamda değil. Konuyla ilgili Niyazi Yılmaz’ın Sandıklı’da kültür ve sanat isimli eseri ve Nazım Bursalıoğlu’nun Afyonkarahisar türküleri, Özen Matbaası 1992, Ali Osman Karakuş, Sandıklı türküleri,Sandıklı Yurt Sesi Gazetesi 13 Ekim 1994 sayısı, Osman Atilla, Afyon türküleri isimli kitaplara bakabilirsiniz. Bunları eleştiri olarak kabul etmeyin.Sadece bilgi amaçlıdır. Farklı da olsa her türlü bilgiye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.