SAYGIN ARKADAŞ GURUPLARI
Arkadaşlarla ara sıra keyfimize uygun zamana rastlayan günlerde bugün şöyle bir şey yapalım. Ne yapalım? Kaplıcaya gidelim. Hemen karar çıktı mı pamuk eller cebe, on, yirmi lira insan başı para, görev verilen arkadaşa tediye edilir. Ne alınacak? Ne yapılacak? Saç, güveç, mangal, çeşitleme mezeler.
Kolay mı? Eğlenmeye gidiyoruz. Öğle sonu iki araba(şimdiki gibi otobüs, taksi yok ki ) tutulur. İkindi vakti kaplıcaya vardığımızda karşıya kayalıkların altına, yere serilen kilimlerin üzerine oturulur.
Herkes yerine yerleşti mi bazı telaşlı arkadaşlar sabırsızlanıp daha ne duruyoruz akşam oluyor diye eğlenmeyi hemen meydana gelmesini isterler. O zaman oymakbaşı tabir ettiğimiz grubun çavuşu devreye girer. Düzenli eğlenmeyi kendine has elinde sopasıyla işaret ve sözle uyarısını yapar.
Bizim çavuşumuz İbrahim Çelikkaya idi. Sakimiz Ali İleri idi. Şarkı, türkü Mehmet Topbaşa aitti. Ne çalgı herhangi bir şey olmadan sadece sesimize eşlik eden arkadaşlarla beraber gün değerlendirirdik.
Guruptakileri şöyle sıralayalım:
İhsan Yeşil Kasap
Urkiye’nin Ali Ayakkabıcı
Mustafa Topkoç Çilingir
Hacı Mehmet Seyman Şekerci
Tahsin Maral Bakkal
Mehmet Seyman Tuzcu
Ali İleri Kooperatif müdürü
Hakkı Özkum Parçacı
Mustafa Temizkalp Üsteğmen
Fuat Ulupınar Çiftçi
Ahmet Koçak Bakkal
Mehmet Topbaş Terzi
Nuri Müslehiddinoğlu Belediye Memuru
İbrahim Çelikkaya Leblebici
Hasan Hüseyin Esen Kahveci
Hüseyin Işık Kalıpçı Leblebici
Mehmet Başdülger Sucu
Yunus Özaydın Şekerci
GURUP 2
Mehmet Topbaş Terzi
Remzi Özkum
Ünal Ulupınar
Mehmet Bilge
Dırı Sabri
Hasan Zeybek
GURUP 3
Yaşar Dalbudak
Yaşar Ergün
İbrahim Açıkgöz
Mehmet Topbaş
Selahattin Nesil
Osman Zeybek
İbrahim Manga
Hacı Emin Ahmetoğlu
Ayıcının Ali
Turan Gülşeni
Ali Öner
İlter Biçer
Bunlardan her bir gurup için ayrı ayrı toplantılarımız olur, yerine göre hareket etmek biraz güç olsa da idare ediyorduk. Fakat gerek uyum yönünden gerek görgü ve ahenk bakımından birinci gurup ağır basar. Örneğin aralarında hiç anlaşmazlık olmazdı ama öteki guruplar fazla bir özelliği yok denecek kadar azdı. Uyum zorluğu çekiyorduk diyebilirim.
Size o günlere ait güzel bir anımı nakledeyim. Kaplıcadayız birinci gurup firesiz orada hazır ikindi sonu ağır aheste demlenmeye eğlenmeye başlıyoruz. Sene ya 1955 veya 56 Ezo Gelin türküsü yeni piyasaya sürüldü. Epey sükse yaptı. Haddim olmayarak müzik hususunda ileri derecede bilgim olduğunu birkaç makam bildiğimi Türk Sanat Müziği hastası olduğumu belirtmek isterim. Sesim güzel yaşar özele benzetirler. 0 gün kafaların dumanı yüze vurmaya başlayınca ağır aksak şarkılara girmeye başladım. Bu arada Ezo Gelin türküsünü söylemeye başladığımda kaplıcanın bütün pencere ve kapıları açıldı. Türkünün nağmeleri yayıldıkça zevkten dört köşe oluyorduk.
Bu arada saygın bir gurup olarak kaplıcada bulunan Yunus Bilge, Kabakçının Hacı Ali Yaşar, Ali Çavuş, Müslehattin grubu bizim ahenkli, eğlenceli neşeli olduğumuza gıpta ederek bütün erzaklarıyla bizim olduğumuz yere gelip: “-Biz de size dâhil olacağız.” diye hepsi bizim yanımıza geldiler. Hep beraber o gün unutulmaz bir gece geçirdik. Hatırası unutulacak gibi değil.
Hüzzam, Neva, Uşşak, Nihavent, Hicaz, Mahur, Saba… Allah ne verdiyse… Çeşitli şarkı, gazel ve türküleri yerine göre hep bir ağızdan malum, sarhoş ağzıyla okumaya çalışırdık. Şimdiki nesil aklıma geldiğinde ne böyle bir eğlence kültürü ne de yaşama hevesine dönük hareketleri var. Yaşamakta eğlenmekte insanların tabii ihtiyacı değil mi?
Bir başka anımda da: Borbor bahçesindeyiz. Gamsız Yaşar, Osman Zeybek, İbrahim Manga, Ahmet Akşit, Borbor Hakkı, Sabri Özbilgin, Mehmet Topbaş havuzun içine masa kurduk paçalarımızı diz üstüne çektik ufaktan demlemeye başladık fakat o ne tuz yok. Yakından tuz temin etme imkânı yok. Şehir uzak. Tuzsuz et, cız bız ne tatlı oluyormuş meğer. Güle oynaya o günü de böyle geçirdik.
Ha! Şunu da özellikle belirteyim akşamcı, alkolik bir konumumuz sureti katiyetle yok. Zevk için, ara sıra arkadaşlarla eğlenmek vakit geçirmek hepsi bu. Yöremiz mutaassıp hayatı yaşar ama kaçamak yapmayı da sever. Eski adamların meşhur sözü ibadetinde kabahatinde gizlisi makbuldür.
vayy beee dede neler yaşamışsın