30 Haziran 1959 rahmetli babamın öldüğü gündür. Şu an 30 Haziran 2008 yani 49 yılsonra babamın 10 sene hiç gelmeden Balkan Harbi,Çanakkale ve Bağdat Küt ül Ammare, ve Kocatepe Dumlupınar savaşlarındaki askerlik/savaş hatıralarını yazmaya ve anlatmaya çalışacağım inşallah.
1891 Miladi – 1307 Hicri takvime göre Hisar Mahallesi,Çavuş Çeşme Sokaktaki evimizde dünyaya gelmiş. Çocukluğu anadan öksüz yokluk ve sıkıntılar içinde geçmiş ilkokulu Kabak hoca Mahalle mektebinde okumuş. İki senede rüştiyede okumuş. Yazları hizmetkâr olarak çalışır. Okul açıldığında ise Güzün Kasım ayı olduğu için Okula geç başladığından derslerini yetiştiremeyip 3. sınıfa devam edememiştir.
Hiç boş durmamış ilkokulda ezandan sonra kalkar simit satar eve katkı sağlarmış. O zamanlar idari yönden Dinar = Geyikler Nahiyesi, Dazkırı ovası ve Birçok Nahiye Sandıklıya bağlı imiş. Mahkeme ve resmi işlere gelenler Sandıklıdaki hanları doldururlarmış.
15/16 Yaşlarında Marangozluktan destir altıkta sonra Dedem Sakallıoğlu Mustafa ile kışın ve baharın Eğe’ye Ödemiş’e, Adagide, Adagöme’gibi yerlere gider çalışırlarmış. 2 Sene rüştiyede okuması sayesinde işçilerin başında işçi baş ve puantör olarak çalışmış.
1908’de 2. Meşrutiyet ilan edildiğinde Babam 17 yaşında her şeyi bilecek yaşta Ahhh Çekerek anlatırdı.
Enver Paşa, Cemal Paşa, Talat Paşa ve diğerleri yani hürriyet diyenler halka ABDÜLHAMİT’ I tahtan indirdik. Bayram yapın, coşun diyerek Koskoca Osmanlı İmparatorluğunu kısa süredeperle perişan ettiler derdi.
1911 Trablusgarp 1912 Balkan ve ardından Çanakkale savaşları, Babam 1911 de askere gider gitmez kendini savaşın içinde bulmuş. Balkanlarda çok çetin savaşlar olmuş. Edirne Müdafaasında Şükrü Paşa komutasında açlık yokluk içinde süpürge tohumu yiyerek hayatta kalmayı başarmıştır. Edirne yenilgisi ardından Çanakkale savaşlarında topçu onbaşı olarak katılmış. Hepimizin bildiği gibi Çanakkale savaşında Türk Topçuları çok başarılı savaşmışlar ve düşmanı boğaza hapsetmişler. Çanakkale savaşı biter bitmez Babamın bulunduğu Birlik Bağdat cephesine nakledilmiş başlarında ALİ İHSAN PAŞA Meşhur 36.000. kişilik İngiliz ordusunu esir alan KÜT ÜL AMARE ve Sabistepe savaşlarında Dünyaya parmak ısırtarak İngilizleri Esir almışlar. Nedense kut zaferinden bahsedilmez bu savaş İngilizler için büyük utançlardan biridir. Kütül amare İngiliz askeri tarihinin en büyük askeri felaketi sayılır. Ne yazık ki İngilizleri esir aldıklarında topları çeken KADANA beygirlerinin yediği arpalardan günde bir bardak arpa ile karınlarını doyurmaya çalışmışlar. İngilizleri esir alınca onların konserve ve peksimetlerini yiyerek bayram etmişlerdir.
Her zaman olduğu gibi o zamanda kıskançlık var. ALİ İHSAN PAŞA’ yi geri çekmişler, Halil Paşa isminde kumandan tayin etmişler. İşler tersine dönmüş İngilizlerle yapılan 2.
bir savaşta Babam ve arkadaşları esir düşmüşler.Babam esir düştüğünde yedi yerinden yaralı imiş. Topçu onbaşı olarak top başında nişangâh tar’ı yaralı halinde gözünün birisi başından akan kandan kapalı olduğu halde –Ateş…ateş… diye bağırırken İngiliz subay arkadan gelmiş omzuna elini dokundurmuş ve kendisiyle gelen subay ve erlere babamı göstererek bir şeyler söylemiş Babamın elini sıkarak ilk tedavisini yaptırıp hastaneye yatırmış. Babam hastanede tedavi edildikten sonra Bağdat’ta esir kampına alınmış. Orada Marangoz olduğu için Karoser atölyesine vermişler. 18 ay o atölyede çalışmış. Karoser atölyesinde çalışan sivillerle beraber esirlere de Haftalık para verirlermiş. Epeyce altın lira biriktirmiş. Esir kampına sık sık Araplar tarafından baskınlar olmaya başlamış.
Babam ve Samsunlu arkadaşı ve diğer 8 arkadaşı 10 kişi olarak Türkiye ye kaçmaya karar verirler. Aslında atölyede çalıştıkları için yarı açık ceza evi gibi çarşıya ve her hafta
Cuma namazlarına çıkarlar Bağdat evliya türbelerini ziyaret ederler kampa dönerlermiş.Kaçmaları çok kolay olmuş. Geceleri yol alıp gündüzleri dinlenerek yol almışlar. Yolu bilmedikleri için Fırat ve Dicle Nehir’i kenarından takip ederek yol alırlarmış. Yolda sık sıkArap eşkıyalar tarafından soyulmuşlar.
Babam üç adet altını yutar çıkarır tekrar yutarmış. Tam Türkiye ye yaklaştıklarında nehir kenarında istirahat ederken 2 silahlı Fransız asker elbiseli kimseler Türkçe olarak silahları
doğrultmuşlar eller yukarı diye bağırmışlar. Zaten bir şeyleri yok. Samsunlu arkadaş ile göz göze gelmişler ani bir refleks ve kararla Babamın ve arkadaşlarının ortaya koydukları eşyaları ve elbiseleri karıştırmaya başlayan, 2 Fransız elbiseli itlere saldırarak etkisiz hale getirmişler.
Elbiselerini soymuşlar silahlarını almışlar Ellerini ve ayaklarını bağlamışlar bizde Türk’üz Müslüman’ız diye yalvaran o, 2 kişi sünnetsizmiş sonra ikrar etmişler Ermeni’yiz diye ve daha önce de yol kestikleri nice masum insanları öldürdüklerini ağızlarından itiraf ettirdikten sonra Babam ve arkadaşları, onların ayaklarına taş bağlayıp nehre atıp yollarına devam etmişler. Türkiye ye ilk geldikleri yer GAZİANTEP daha sonra her biri bir yere dağılmış Babam on sene sonra 1921’de Hisar Mahallesi Çavuş Çeşme Sokaktaki evlerine geldiğin de üvey annesi kapıyı açıyor ve babamı tanıyamıyor.
-Ana ben geldim Süleyman, der. Babamın deyimi ile Osmanlı ya terki silah bıraktırmışlar. Kuvva yi Milliye Kurulmuş. Ankara da meclis açılmış. Kurtuluş Savaşı hazırlıkları yapılırken Babam evlenmiş 10 gün sonra apar topar tekrar askere almışlar ve 26 Ağustos Kocatepe savaşlarında gene topçu onbaşı olarak düşmana ağır darbeler indirerek zafere ulaşmışlar. Babam Sakallının Süleyman Usta Bunları bizlere anlatırken dalar dalar giderdi. Patlayan topmermilerinin Şarapnel parçaları gözünün önünde kolu bacağı kopan arkadaşları ve kendisinin hayatta kalışına hayret eder. Demek ki yiyip içeceğimiz varmış sizler dünyaya gelecekmişsiniz derdi.
Babamın sağ kulak zarı patlamış, kafatası yarılmış askeri hastanede ameliyatolmuş, arka kürek kemiğinin birisi yok gibi idi. Savaşta yaralandığından sonra gelişmemiş. Sağ dizinde deri ile kemik arasında nohuttan büyük kurşun vardı. Deriyi yarıp alalım demişler.
-Hayır benimle mezara gitsin Ahiret’ te şahitlik yapsın diye cevap vermiş.
Gene Askeri hastanede rapor vermişler harp bitince bu raporla şubeye git malul maaşı bağlarlar demişler.
-Kulağımın sağırlığı keser sallamama mani değil opara da saçı bitmedik yetim hakkı var. Ben almam demiş.
Nur içinde yatsın Bizleri helal lokma ile büyüttüler. Ölümünden 49 yıl sonra hatırasını anlatmak/anmak/yazmak bana nasip oldu.
30/06/08 Yaşar Saylık
Babam, Ali İhsan SABİS
Paşa ile Bağdat’ta beraber imişler birbirlerine çok yardımcı olmuş çok birliktelikleri anıları olmuş Ali İhsan Paşa Babam onu çok anlatırdı. Çok severdi.
Ali İhsan Paşa DP Afyon milletvekili adayı olduğunda Afyon’da miting düzenlenir. O zaman Sandıklılı yetkililer Sandıklı da 1954 Nisanında miting düzenle-
yince Babamla beraber Yanık kışlada düzenlenen mitinge gittik. Babam ve diğer asker arkadaşları Ali İhsan Sabis le Bağdat ta ve Kocatepe’de ki hatıraları
yad ettiler. Ben Onun Ali İhsan paşanın elini öptüm. Ali İhsan Paşa, narin, küçük yapılı, çok sevecen hoş bir adamdı. Afyon Aliİhsan Paşa’yı çok sever. O zamanlar Afyon’da İhsan ismi çok konmuştur. Afyonlu İhsan isminde olanlara (LEN EHSAN-BAK HELE EHSAN- EH-SAN) diye hitap ederler.
Ali İhsan Paşa Milletvekilliği bir dönem olduydu. 1957’de vefat etti.Ali İhsan Paşa Bağdat ta veya Kocatepe de savaşlarda bir er gibi mücadele etmiş. Kömürcü kıyafetinde Afyonda hikayeleri çok anlatılır.
Kurtuluş savaşı başlarken Gazi Paşa, İsmet Paşa, Kazım Kara Bekir Paşa Savaşa karar verdiklerinde Sandıklının adını parola alarak kullanıyorlar SAD planı diyorlar SAD San-
dıklının baş harfi de SAD’la başlıyor ya. Yani düşmanın etrafını kuşatacaksın hilal şeklinde açılacaksın sonra SAD harfinin kapandığı gibi kapanıp düşmanı içinde boğacaksın.
Bu durum Alparslan’ın Malazgirt savaşı ile hep böyle olagelmiştir. Bizim savaşlarımız hep alaca karanlık ve gece başlamış. Sandıklının kurtuluşu da Sabah ezanı ile başlıyor. Allahın izni ile muzafferle bitiyor. Kurtuluş Savaşından sonra Sandıklıya geldiğinde Sandıklıda ilk toplu sünneti Ali İhsan Paşa yaptırıyor. Devamlı Ese gözü yolunu kullanıyor. Sandıklı Şuhut yolu Ali İhsan Paşa yolu olarak bilinir. Babam Süleyman usta Şuhut tarafında yine topçu onbaşı olarak katılıyor. Topları o zaman kadana beygirleri çekermiş. Motorize birlikler daha yokmuş. Kocatepe’den Çiğiltepe’ye, Savran köyünden dolaşılıyor. Daha kestirme diye Aslında onların sağlığında anlattıkları kaleme alınmalıydı. Bak 50 sene sonra akılda kalanları yazmak zorunda kalıyoruz.
Bizim Kızık köyü Kurtuluş savaşında Cephe gerisi olarak kullanılıyor askeri mazgalların nişangahların askeri depoların olduğu yer Kızık’tadır. Hastaların ilk getirildiği yer Kızık tır. Rahmetli Reşat paşa öldüğünde ilk önce Kızık’a getiriliyor. Oradan Buraya Sandıklıya getiriliyor.
Sandıklımızda Bir Ali İhsan Paşa Caddesi mahalle ismi yok Adı yaşatılmalıydı. Yanık Kışlanın bir cadde veya mahalle ismi yok. Hatırası yok. Yıkık çeşmenin orada bombalar patladığını anlatırlar. İlçemizde Yıkık çeşme hatırası yok. Olmalıydı. Bundan sonrada olabilir.Aslında bunlara sahip çıkılmalıdır. Nedense bu konuda pasif kalıyoruz.
………….
Babam, 1933 yılında babam şimdiki Terzi Çallı İsmail’in olduğu
yerde manavlığa başlıyor. Daha sonra Heybelinin Niyazi’nin dükkanda Şimdi Balkanlar et market var. Daha önce 13 yıl o dükkan da biz durmuşuz. Sonra aşağı dükkanı alınca Süleyman usta bu dükkanda dur aşağı dükkanı kiraya ver bak bura betli bereketli Uzun
çarşıda köşede dükkan diyorlar. 120 lira parası vardır. 40 lirasını kiraya veriyor. 20 Liraya terazi alıyor. Işıklı(Çivril) üzümünden 3 küfe üzüm alıyor. 1933 senesi Cumhuriyetin 10.yıl kutlamalarında dükkanların 3 gün açılması yasaklanıyor. Herkes bayram yapsın eğlensin dükkan açmak alış veriş yapmak yasaklanıyor. Babamın 3 küfe üzüm Işıklıdan Sandıklıya eşek sırtında geliyor üç günde dükkanda bekleyince üzüm ıhıyor. Babam zarar ediyor. O zaman ki anlayışa bak. Gaddarlık ya.. Dükkanın önünde de Kapı önünde de sattırmıyorlar. Babam esnaflığı terk edecek olmuş. Bahar gelmiş alışveriş yok. Pazar ruhsatı alınırdı. Pazar Tatil Ruhsatı Sigara satanlara verilirdi. Zabıta gelir sadece sigara sata-
caksın başka bir şey satamazsın derlerdi. Satarsan ceza var. Diğer eşyaların üzerini örterdik. Sigaradan başka bir şey satamazdık. O zamanlar belediye zabtiyesi çarşıya çıktımı herkes Azrail görmüş gibi olurdu. Milleti korkutan bir devir yaşadık. Kendi malını satamazsın sattırmazlardı. O zamanlar. Babam bu topraklar için mücadele verdi. Ama Pazar dükkanında malını bile sattırmadılar. Bu arada Kusura’dan birisi gelmiş. Süleyman Usta köyde bana bir ev yapıver sen sadece binayı durdur. O zaman günlük 2,5 lira imiş o adam babama 5 lira veriyor günlük yirmi günlük sen bulunuver ben içini yaptırır sıvasını falan yaptırırım diyor. Paranı da 100 lira peş veren yeter ki sen binada bulunuver ben senin yaptığın binaları gördüm hoşlandım diyor.
Babam hemen hevesleniyor. Ama evde anam ”herif evde ben camızı sağan tavukların yumurtasını satalım yeter ki sen köye falan gitme. Bak cici bıyık Keçi Caminin iskelesinden
düştü. Sakat kaldı. Bak topallıyor. Allah aşkına gitme” diyor. Anam kellelerden idi. Babamda 40 yılda bi hanımın lafına bakalım diyor. İnşaatta çalışmaya gitmiyor.
Bu arada Aynı hafta Borborların Hüseyin Efendi -Süleyman Usta bende 2 araba kuru incir var sana veren diyor. Babam bende para yok diyor.
Senden para isteyen mi var diyor. Sat öde diyor. Babam tutuyor iki araba inciri satın alıyor. Kilosu 13 kuruşa alıyor. Kilosu 20 kuruşa da inciri satıyor. İki haftada da bitiriyor. Bi hesap ediyor 100 lira kazanmış. Bakıyor hey Yaradan güzel Allah’ım demek ki benim köye gidip de yirmi günde çalışıp alacağım parayı iki haftada önümde verdi. Demek ki benim yiyip
içeceğim ticarette deyip marangozluk aletlerini arkadaşlarına hediye ediyor.
1307/1891 doğumlu olan Süleyman usta 1921 yılında evlenir. Eşi 1936 yılında vefat edince aynı yıl ikinci defa evlenir. Fatma, Ümmü, Ayşe, Yaşar, Hatice ilk eşinden, Mustafa ve
Hasan ikinci eşinden 7 çocuğu olur. Süleyman Usta 30/06/1959 yılında Hakkın Rahmetine kavuşur. 29 ekim 2008 Cumhuriyet bayramı münasebetiyle Sakallıoğlu Süleyman Ustanın
savaş hatıratını ve sonrasını kaleme aldık. Sizleri hatırlamak ve hayırla anmak tüm Şehit ve Gazilerimize Fatiha hediye etmek, Manevi huzurlarınızda saygıda bulunmak vefa bor-
cumuzdur.Nur içinde olun vatan size minnettardır.
(Söyleşi teklifimizi kırmayan ve bize yazılı ve sözlü yardımcı olan Hacı Yaşar SAYLIK Bey’e ve söyleşimizde bulunan Hacı Hüseyin HÜSREVOĞLU Hocamıza Teşekkür ederiz.
19/10/2008)
Ali Özeski