Bugünden itibaren Sandıklı yöresine özgü, sözlü kültürümüzün zenginliklerinden olan Halk Deyimleri ve hikayeleri üzerinde duracağız.
KARI VARDIR, DENEYİ DENEYE EŞ EDER
KARI VARDIR, BUĞDAY UNUNU DAŞ EDER
Bu deyim yöremizde hünerli ve hünersiz kadınlar için söylenen bir deyimdir. Eskiden anneler kızlarını “el evine gidecek” diyerek özenle yetiştirirlerdi. Çünkü evlenip yeni yuva kuracak olan kızın mahareti kız ailesinin bir onur kaynağıdır. Kızı oğluna isteyecek aileler ise çeşitli bahanelerle kızın maharetli olup olmadığı test ederlerdi. Deneyi deneye eş etmek, kıt imkanlarla da olsa evde bulunan birkaç malzemeden bile türlü yemekleri yapabilme yeteğini ifade ederken, buğday ununu taş etmesi ise hazır malzeme olduğu halde yemek yapmasını bilmeyenleri ifade etmektedir.
ULU CAMİİDE DİLENİP HAVAİDE DAĞITMAK
Deyimde geçen Ulu Camii, ilçenin tarihi, büyük merkezi camisidir. Havai ise çay mahallesinde bulunan başka tarihi, büyük camilerindendir.
Sandıklı yöresine özgün olan bu deyim, kendisi yardıma muhtaçken elinde avucunda ne varsa başkalarına yardım eden kimseleri anlatmak için kullanılmaktadır.
Yöremiz insanı ne kadar fakir, yoksul olursa olsun kendi durumunu düşünmeden ihtiyacı olan başkalarına her zaman el uzatır. Bir dilim ekmeği olsa yarısını ihtiyaç sahipleri ile paylaşır. Yardıma ihtiyacı olan komşusunun ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarından üstün tutar. Başkaları kendisine yardım ettiği halde oda başkalarına yardım eder. Böyle kişileri ifade etmek için kullanılan bir deyimdir.
ERİĞİ ALMAYI DAŞLADI İLLALLAH’A BAŞLADI
Yöremize has deyimlerden olup belirli bir yaşa gelinceye kadar kafasına göre takılan, toplum kurallarına riayet etmeyen fakat ihtiyarlığa doğru uslanan, toplum kurallarına ve dini kurallara önem vermeye çalışan kişiler için söylenir. Bir kişi hata yaptığında tek doğru olan kendisiymiş gibi ahkam kesenlere söylenir.
GÖKTEN HUN MU YAĞACAK?
Yöremizde çalışmayı sevmeyen, vaktini boş geçirerek, bedavadan geçinenler için söylenen bir sözdür.Armut piş, ağzıma düş ata sözümüzle yakınlık gösterir.Özellikle ana ve babalar tarafından çocuklarına,”Sen boş otur, gökten hun mu yağacak?” gibi sözlerle ifade edilir.
Sultan Karaca isimli yaşlı kadın bu sözün yöremize has olduğunu söylemekte olup yaşanmış öyküsünü de şöyle anlatmaktadır.
“Sandıklı’da bu gün Cımza köprüsü olarak bilinen yerde anam gilin evleri varmış.Anam Ummahan Sandıklı’dan Cımzaların kızıymış. Bu köye gelin gelmiş.Anam hep anlatırdı.Sandıklı’nın ortasından çay geçermiş. Çok aşırı yağışlar sonrası büyük bir sel felaketi olmuş. Sele kapılan kardeşlerinden birisi bir dala tutunarak ta Aydın’ın Nazilli ilçesine kadar sürüklenip gitmiş. Bir daha geri gelememiş, orada yerleşmiş, evlenmiş çoluk çocuğa karışmış. Üst üste kıtlık yaşanmış. Orada bir tepe varmış. Her gün doğuşu oraya gökten hun yağarmış.Hun yumruk büyüklüğünde ekmeğe benzer bir yiyecekti. Bu sırada anamgil kardeşlerinin orada olduğunu öğrenince gidip onu bulmuşlar.Onlarla birliktew hun toplamaya gitmişler. Hatta oradan gelirken bir torba dolusu hun getirmişler.Anam onları Allah gönderdi diyerek göz bebeği gibi saklardı. Aradan yıllar geçse bile bu hatıralar hiç unutulmazmış. Benim gençliğimde anam arada bir torbayı açarak gösterirdi. Anam öldükten sonra bu hunlara ne oldu bilmiyorum.”
Sandıklı’da söylenen “Gökten hun mu yağacak?” deyiminin hikayesi de böyle…
YAĞMUR AKDAĞDAN AĞDIMI BİR EVLEK SAÇ,
KUMALARDAN AĞDIMI HEYBENİ AL KAÇ
Anadolu insanı yılların verdiği tecrübe ile hem yöresel hem de genel olarak kendi takvimini soyut kurallar üzerine oluşturmuş olup buna halk kültürü de denilmektedir. Yöresel bağlamda coğrafi deneyimler sonucu bazı olayların nasıl gelişeceği önceden tahmin edilebilmektedir.Örneğin yağmurun hangi yönden yağmasının ani yağış getireceğinin tahminin yapılması gibi. Bunu yöremizde yaşanmış bir örnekle açıklayalım.
Kusura ovasında öküzüyle çift süren bir vatandaş çiftini bitirmek için kan-ter içinde çalışmaktadır. Çiftinin sürerek tohumunu ekmek için çabalarken Akdağ’ın birden karardığını görür. Yanındaki çocukları da bunu fark etmiş olacaklar ki;
-Baba yağmur geliyor” diye uyarıda bulunmuşlar. Adam ise gayet sakin tatlı bir tebessümle,
“Eğer yağmur Akdağ’dan ağarsa bir evlek daha saç. Şayet Kumalardan ağarsa o zaman torbanı al kaç” diyerek işine devam etmiş. Dediği gibi bir evlekten sonra yağmur tıpırdamaya başlamış. Akdağ tarafından yağan yağmur ağır ilerlerken Kumalar tarafından gelen yağmurun hızlı ve ve birden geldiği için bu söz deyim haline gelmiştir.