Çeyiz ve Sandıklı Üzerine (Kısaltılmış Özet)
Sandıklı,
Çeyiz olur Sandıklı
İlçeler içinde tek
En güzeli Sandıklı[1]
Sandıklının adına dair değişik söylenceler bulunmaktadır. Evliya Çelebi , “Sandık dolusu mallı mahsulatlı yer olduğu için Sandıklı denilmektedir” der. Bir başkası etrafı sıra dağlarla çevrili, çukurda yer aldığı , sandık görünümünde olduğu için Sandıklı denilmektedir der. Kimisi Sandıklı’nın Sandık içersinde fethedildiği için der.[2]Bunun yanında fetheden komutanın adından geldiğini söyleyenler de bulunmaktadır.
Sandıklı’nın tarihine baktığımızda burasının Germiyanoğulları toprağı olduğunu görüyoruz. Germiyan oğullarından Osmanlı’ya çehiz hediyesi olarak Sandıklı ve çevresinin verilmiş olduğunu bazı kaynaklarda zikretmektedir.
Çeyiz ve Sandıklı. Konumuz itibarı ile Sandıklı’ya bu açıdan bakmalıyız. Sandıklı’nın adıyla ilgili yine çeyizle örtüşen iki farklı efsanede bulunmaktadır. Efsaneler her ne kadar abartılı ve olağanüstülük arz etse de hepsinde bir gerçeklik payının yattığını unutmamak gerekir.
Çeyizin Tanıtım ve Kısa Tarihçesi
Çeyiz, evlilik çağına gelen kızın yeni yuvasında kullanacağı maddi unsurlardır. Örgüler, danteller, kilimler, yatak örtüleri, mutfak eşyaları gibi çeşitlilik arz eder. Çeyizin tarihçesi ise Orta Asya Türk geleneklerine kadar uzanır. Zaman ve coğrafyaya göre değişik isimlerle de anılsa da bugünkü çeyiz geleneği ile hemen hemen aynı işlevi taşır. Günümüz Sandıklı’sındaki çeyiz geleneği, Osmanlı Türkiye’sinin çeyiz geleneğinin devamı niteliğindedir.
Çeyizin Toplumdaki Önemi
Çeyiz Türk halk kültüründe önemli bir gelenektir. Bir bakıma çeyizler halk kültürünün dışa yansıyan birer aynasıdır. Kuşaktan kuşağa aktarılan kültürel zenginliğin yeni nesile aktarılması sırasında yeni şeylerin eklenmesi hem bu geleneğin zenginleşmesine hem de yaşatılmasına vesile olmaktadır. Çeyiz maddi kültür olmasının yanında soyut kavramları da içerisinde barındırmaktadır.
Eskiden Sandıklı yöresinde çeyizi olmayan kıza pek hoş gözle bakılmaz hatta isteyici (dünürcü) bile gidilmezdi. Çeyiz o ailenin yüz akıdır. Bu sebeple çeyizi ne kadar çok ve çeşitli olursa çevrede o derecede itibar kazanır. [6]Belki de çeyizin en önemli yanı kültürel birikimlerin nesilden nesile aktarıldığı bir köprü vazifesi görmesidir.
Çeyizlerin ve Sandığın Muhafazası
Binbir emekle hazırlanan çeyizlerin korunması da önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. El emeği, göz nuru çeyiz ürünlerinin uzun süre muhafazası için Sandık şarttır. Bunun için dayanıklı ağaç malzeme kullanılmaktadır. Yöremizde en çok ceviz ağacından yapılan Sandıklar tutulmaktadır. Çeyiz ürünleri önemine göre birkaç kat bezle sarılır. Bunun yanı sıra güvelerden korumak için sandık içerisine naftalin serpilir. Çeyiz Sandıkları evlerde genelde en az kişinin girebildiği yatak odalarında bulundurulmaktadır. Sandığın üstüne ise örtü döşek dizilir. Bu hem yer kazanılması hem de sandığa kolayca ulaşılamaması için yapılır. Sandığa bu kadar önem gösterilmesi ise sandığın mahrem sayılmasındandır.
Kuşaklar Arası Çeyiz Sandıkları
Yöremizde çeyizler ve çeyiz sandıkları o zamanın imkanlarına, sosyal ve kültürel özelliklerine göre şekillenmektedir. Değişen zamanla birlikte çeyiz sandığı içeriği de değişmektedir.
Bundan beş yıl kadar önce şehir merkezinde eski bir evin fotoğraflarını çekiyorduk. Evin sahibinin ifadesine göre bu evde uzun süredir kimsenin kalmadığını anlıyoruz. Babası daha gençken İstanbul’a göçmüşler. O zamandan beri hiç gelmemişler. Babasına dedesinden kendisine de babasından kalmış bu ev. Müteahhide verdiklerini ve yıkılacağını söyledi. Onun için ben buradayken kültürel değeri olan eşyaları fotoğraflayabilirsiniz demesi üzerine üstünde iki parmak tozla kaplı gelin sandığına yöneldim. Ev sahibi ile sandığın kapağını açtık. Sandıkta neler yoktu ki. Eski bir el aynası, tarak, yün çoraplar,bindallı, üç etek elbise, yünden örülmüş erkek yeleği, namaz şapkası, tesbih, el işi namazlağı, pullu ve oyalı yazmalar, damalı fıta, fes, alınlık… Benim ve ev sahibinin gözleri dolmadı değil. Adam utanmasa hüngür hüngür ağlayacak. Bunu gözlerinden sezebiliyorum. Derken bohçaya sarılmış bir kısım Osmanlı Türkçesiyle yazılmış, birkaç tanede Latince yazılmış mektupları gördük. Babasının askerdeyken anasına yazdığı mektupları okurken adam kendisini tutamayarak ağlamaya başladı. Derken Osmanlıca yazılmış mektuplara hayran hayran baktı baktı. Keşke okuyabilseydim demesi üzerine ben tercüme ettim. Bu mektuplar ise gurbetteki dedesinin eşine gönderdiği duygulu ve meraklı satırların yer aldığı dizelerdi. Adam orada bana bir itirafta bulundu. “Ben dedemi hiç tanımadım. Elinde tuttuğu sarımtırak solmak üzere olan fotoğrafı göstererek bu dedem olmalı dedi. Ben böyle şeylere asla ehemmiyet vermedim. Şimdi şu sandıktan çıkanlar beni mahvetti. Ben kendi değerlerime ne kadar uzak kalmışım.” Diyerek sandığı beraber kucaklayıp kargoyla kendi adresine gönderdi. Bu hatıramı anlatmakta ki gayem hem yeni yetişen nesilin durumunu göz önüne sermek hem de bundan yüz yıl öncesinin bir çeyiz sandığında nelerin olduğunu anlatmak istememdi.
Çeyiz Kadının Mahremidir
Çeyiz sandığı deyip de geçmemek lazım.Çeyiz sandığında gündelik ve törensel eşyaların yanında belki de çeyiz sandığını mahrem kılan “kızlık bezi” dir. Yöre halkı buna bekaret bezi de demektedir. Bu mahrem bir konu olduğu için detaylara girmeden niçin çeyiz sandığına konuluyor sorusuna kısa bir cevap vermekle yetineceğiz.Bekaret bezi bir bohçaya sarılarak çeyiz sandığına konulur. Bunun sebebi ise ilerde kız idi, değildi gibi söylentilerin önüne geçmektir. Bunun içindir ki çeyiz sandığı gelinin mahremidir ve izinsiz açılamaz.
Kız Beşikte Çeyiz Sandıkta
Çeyizlerin hazırlanmasında başöğretmen annedir. Cehiz hazırlıkları kız daha beşikteyken başlar. Bu gelenek, yöremizde “Kız beşikte, çeyiz Sandıkta” sözüyle deyimleşmiştir. Yani kız daha beşikteyken annesi tarafından mezara kadar ona lazım olacak çeyiz ürünlerini hazırlamaya başlar. Kız evlilik çağına gelinceye kadar birçok çeyiz eşyası hazır hale gelir. Kız belirli bir yaşa geldiğinde annesinin gözetiminde kendisi de çeyiz hazırlamaya başlar.Bu bir bakıma geleneğin yeni nesle aktarılmasıdır. Son yıllarda ise Halk Eğitimi Merkezleri tarafından bu yönde kurslar açılmakta, el becerisi olan genç kızlarımız ise Kız Teknik Meslek Liselerine yönlendirilmektedir. Bu geleneğin devamlılığı için güzel bir çalışmadır.
Düğün zamanı yaklaştığında kızın arkadaşları gelin olacak kızın yardımına koşarlar. El birliği içersinde çeyiz tamamlanır. Sandıklı’nın düne ait hatıralarından anladığımız kadarı ile savaş, kıtlık ve yoksulluk yıllarında bile azda olsa çeyiz hazırlanırdı.[7]
Garip Kuşun Yuvasını Allah Yapar
Sandıklı ve çevresinde bir başka güzel gelenek ise maddi durumu zayıf ya da kimi kimsesi olmayan kızların komşuları tarafından el birliği ile evlendirilmesidir. Böyle durumlarda çeyizin hazırlanması kızın arkadaşlarına, komşularına düşmektedir.
Her genç kız kendi çeyiz sandığından bir şeyleri katkı sağlamak amacıyla getirir. Yaşlısı genci el ele vererek bu durumda olan kızların çeyizini tamamlarlar. Bu davranışla toplumsal dayanışmanın güzel bir örneği sergilenirdi[8]. Bu gelenek de zamana yenik düşerek bir kaç istisna dışında unutulup gitmiştir.
Duvak Taşı ve Çeyiz
Gelin indikten bir gün sonra duvak merasimi yapılmaktadır. Şehir merkezinde düğün salonlarında veya geniş kapalı mekanlarda, köylerde ise evlerin avluları, mesirelik yerlerde veya okul bahçesinde yapılmaktadır. Duvağın en önemli yanı ise burada “belek” dediğimiz merasimdir. Belek kız ve oğlan taraflarının yakınları, konu komşu, evlenecek kızı oğlu olanlar tarafından yeni yuva kuran çiftlere hediye verilmesine denilmektedir. Bu bir bakıma ödünç ödemek emektir. Yarın beleği verenin düğünü olduğu zaman kendisine de belek olarak dönecektir. Sandıklı yöresinde duvak merasimlerinde Örenkaya köyü diğer köylerden farklılık arz etmektedir. Kaynakların ifadesine göre Örenkaya köyünde eskiden büyükçe beyaz bir taş varmış. Bütün köylünün duvak merasimleri burada yapılırmış.Bu yüzden bu taş “duvak taşı” yada “dilek taşı” olarak isimlendirilmiş. Burada gelin taşın üzerine oturtularak “çocuğun döllü dölekli olsun,Allah geçim dirlik versin” gibi iyi niyet dilekleri söylendikten sonra belek merasimine geçilir.Bu gelenek 1970’li yıllara kadar uygulanmış. Belek merasimlerinde en önemli kişi töreni yönetecek kadındır. Bunun için ağzı iyi laf yapan duvak merasimine gelenleri çoşturacak, yöresel manilerle duvağa gelenlere seslenebilecek kabiliyeti olan güzel sesli kadınlara görev verilmektedir. Cazgır da denilen bu kadın duvağa gelenleri manilerle, güzel sözlerle belek atmaya davet ederken bir yandan da takılmayı ihmal etmez.
Döşeğim var yapağı
Ak pambılın topağı
Gurşanisi geldi de
Nerde kaldı kapağı?
Bıçağı var palası
Tahtası var kalası
Damadınki burada
Hani kızın halası ?
Aşçılar aşı çeker
Göz oynar kaşı çeker
Bunun töresi budur
Gayınna başı çeker
Gibi deyişlerle duvaktakileri eğlendirir. Cazgır yada belekçi kadın geline gelen hediyeleri yüksek sesle orada bulunanlara duyurur. Örneğin,
-At goparanlı iki çift yün çorap damadın halasından
-Üç tane eltiye yan bakan oyalı çember gelinin teyzesinden
-Bir tane düdüklü tencire gelinin görümcesinden
Diye devam eder. Merasime herkes elinden geldiği kadar katkı sağlamaya çalışır. Gelin ve damadın yakınları burada ele güne mahcup düşmemek için büyük ve farklı hediyeler vermektedir. Duvak merasiminin en güzel yönü ise gelinlik çağı gelmiş kızların çeyiz sandıklarından çıkardıkları eşyalardan geline hediye etmeleridir. İlerde düğünü olacak olan genç kızlara verilmek üzere bu eşyalarda gelinin çeyizi arasında yerini alır.
Günümüzde ise sosyal değişime paralel olarak beleklerde de değişimler gözlemlenmektedir. Örneğin yün çorapların, kazakların yanında elektrikli ev aletlerinin, bakır ve çentekli tabakların, gümlülerin, sinilerin yanında çelik tencere, esman tencere, ütü, saç kurutma makinası, çamaşır makinası gibi aletlerinde verildiği görülmektedir.
Çeyiz Sandığında neler bulunur?
Çeyiz sandığınında yörenin çoğrafyasına ve ekonomisine, kültürel farklılığına göre çeyiz eşyaları bulunmaktadır. Sandıklı yöresini genel olarak aldığımızda çeyizi oluşturan el emeği ürünler şunlardır.
Yazmalar ve Oyalar:Tren yolu, portakal dilimi,eltiye yan bakan, telaşeli, gayınna yumruğu, pullu vs. Her oyanın ayrı bir anlamı bulunmaktadır. Örneğin Eltiye yan bakan oyası eltisiyle geçimi iyi olmayan gelinler takmaktadır. Gayınna yumruğu ise sert mizaçlı , dediği dedik olan gaynanalar tarafından bir disiplin timsali olarak takılır. Aile dışından olanlar bu gibi simgelere bakarak kişilere ona göre davranırlar. Konumuz bu olmadığı için iki örnek vermekle yetineceğiz.
Yün çoraplar ve ciciler: Dabancalı, teyyareli, gelin yanağı, sığır sidiği, bayraklı, at gopturan, arpacık, zümbüllü (Sümbüllü), fincanlı, daraklı
Kıyafetler: Siyli enteri, işlemeli yelek, poçu,gelin çorabı, ıskarpin, yakalı göynek, atçevre, Bokla,kadife fistan,güdük (kısa elbise), iç çamaşırları, yünden dikilen zıbın, Digolta, Kara yünden dokuma şalvar (Bu şalvarı giymeyen yeni gelinlere karı denilmezmiş).[9] Alınlıklar, fesler, Üçetek ve bindallı yöresel kıyafetler, havlu, önemli mektuplar, önemli fotoğrafların oluşturduğu fotoğraf albümleri, namazlağı, ayna, tarak, masa ve yatak örtüleri, Musaf (Kur’an-ı Kerim) ve bayrak.
Yukarıda verdiğimiz eşyalar Sandıklı yöresi genel olarak değerlendirilerek verilmiş olup azda olsa farklılıklar gösterebilir.
Çeyiz Kızın Aynasıdır
Gelin indirme gününden bir ya da iki gün önce genç kızın bir bir emek ve sabırla hazırladığı çeyizler oğlan evinin görmesi için açılırdı. Yöremizde buna çeyiz sergisi de denilmektedir. Bu uygulama şehir merkezinde mevin müsait bir odasında, köylerde ise genellikle herkes görsün diye dambaşlarına (toprak damlı evler) yada boydan boya çekilen ipin üzerine asılırdı. Bu bir bakıma kız evinin gösterisi anlamını taşımaktadır. Çeyiz eşyası ne kadar çok ve içeriği zengin olursa hüneri ve el becerisi o derece iyi olduğu kanaatine varılmaktadır. Bir bakıma bu genç kızın aynasıdır. Bunun içindir ki genç kızlarımız oğlan evine, komşularına, arkadaşlarına mahçup olmamak ve o gün geldiğinde başını eğmemek için evleneceği güne kadar çeyizini zenginleştirmeye çalışmaktadır.
Çeyiz İndirme
Çeyizler sergilendirildikten sonra çeyiz indirme merasimi yapılmaktadır. Ogün akşam olmadan oğlan evine ve çevreye gösterilen çeyizler sergilendirildikleri yerden indirilip sandığa konulur. Kız evi tarafından hazırlanan yemekler topluca güle oynaya yenilir.
Bu yemek oğlan ve kız evlerinin birbirlerine daha da yakınlaşması, aile çevrelerinin birbirlerini tanımalarına, ısınmalarına vesile olmaktadır.[10]
Gelin Olcek(olacak) Hörü, Yola Çıktı Dürü
Çeyiz indirmenin en dikkat çekici yanı ise kız anasının dürü dağıtmasıdır. Dürü damat ve damadın yakın akrabalarına verilen hediyedir. Hatta Sandıklının bazı köylerinde “Gelin olcek hörü, yola çıktı dürü” diye bir söz bulunmaktadır.
Dürünün damat ve yakınlarına dağıtılması sırasında düğüne kimin ne katkı sağladığına bakılarak belirlenir. Örneğin damadın babasına elbiselik kumaştan çorabına kadar bütün giysiler dürü bohçası halinde verilir. Damadın ikinci dereceden akrabalarına ise gücenme olmayacak kadar ailenin bütçesine göre az miktarda dürü dağıtılır. Bunlar eskiden çorap, havlu, namazlağı, şapka iken günümüzde havlu ve gömlek olarak yapılmaktadır.
Afyonkarahisar Sandıklı’da genel olarak dürünün dağıtımı şu şekilde yapılmaktadır.
Kaynanaya: Şalvar, yelek,namaz örtüsü, çarşaf, patik, yüz havlusu, kese, basma fistan
Kayıntaya: Gömlek, iç çamaşırı, seccade, havlu ve çorap
Görümceye: Havlu, oyalı yazma, patik, namazlağı
Damada: İç çamaşırı, gömlek, mendil, yüz havlusu ve çorap
Kayınlara:Gömlek, iç çamaşırı, havlu,mendil, çorap
Eltiye: Oyalı yazma, patik, namazlağı, havlu
Dürünün dağıtılmasında dağıtılan eşyalar arasında zamanın modasına göre değişimler de olduğu gözlemlenmektedir. Çeyiz sandığı oğlan evine kızın diğer çeyizleriyle birlikte gider. İnce işler sandıkta kaba olanlar ise döşek, yorgan, yastık ,kilim gibi eşyalar ise traktörle götürülür. Buna bazı köylerimizde “döşek kağnısı”, bazı köylerimizde ise “Çeyiz bohçası” da denilmektedir. Ayrıca düğün sırasında düzülen bayrak direğinde kullanılmak üzere gelinin çeyizinden yazmalar gönderilir.
Sandık Ağır Kalkmıyor
Burada uygulanan bir gelenekten de bahsetmekte yarar var sanırım. Kızın çeyiz sandığı oğlan evine götürüleceği zaman kızın arkadaşlarından birisi sandığın üstüne oturur. Oğlan evinden bahşiş istenir. Eğer verilen bahşiş az ise “Sandık ağır kalkmıyor” denilerek yüksek bahşiş alınamaya çalışılır. Alınan bahşiş gelin kıza düğün sırasınca yardım eden kızlar arasında paylaşılır ya da beraberce ziyafet çekerler.
[1] Ozan Çulsuz, Oku Beni Yaz Beni şiirler, Ankara 2010
[2] Ali Osman KARAKUŞ,Tarihte Sandıklı, Malatya 2008
[6] K.K. Sandıklı Merkezden Nafia Böyük, 65 yaşında okuma yazma biliyor.
[7] K.K.Bekteş Köyünden Elife Evkaya yaşı 80 okuma yazma bilmiyor.
[8] K.K.Sandıklı Merkezden Osman SEYMAN, Araştırmacı, emekli eğitimci, belediye eski başkanı
[9] K.K.Bekteş Köyünden Fadime Kum, 65 yaşında okuma yazması var.
[10] İrfan Ünver Nasrattınoğlu,Afyonkarahisar’da Evlenme Töreleri, s.40 Ankara 1975